11 Şubat 2014 Salı

That is love

O  aşk başka ............... hayat demek o............onsuz nefes alamamak..............telefonu kapatamamak............ hep yanında olmak............

Ama birde çocuklarınıza duyduğunuz aşk var ki işte onu anlatmaya kelimeler yetmez. En kısa ve öz olanı Lana Del Rey söylemiş : onun mutluluğu sizin mutluğunuz ise işte o zaman AŞK. Çocukları olduktan sonra insan genelde diğer aşklarını ikinci plana atıyor bu yalan değil acı ama gerçek. Ve en büyük aşk artık bebeği oluyor. Onu mutlu görmek , mutlu etmek artık en büyük hedefi oluyor.

Bu iş küçükken daha kolay olsa da hepimizin bebekleri , en büyük aşkları hayatları boyunca çok sağlıklı ve çok mutlu olsun. Bu da bugünün duası olsun. Ben hergün bu duayı yapsam da bir de yazayım dedim. Enjoy.

How to ..

Geçen gün dolaşırken bir cümleye rastladım. Garip bir cümle oldu bu yani şu az önce kurduğum cümle.20 sene önce kurulsa muhtemelen "deli mi ne" denirdi. Ama siz anladınız dolaştığım yer internet........... Diyordu ki : Konuşmayı bilmek ve konuşabilmek ikisi çok farklı .İnsanların çoğu 2.sini beceremiyor.

Gün geçtikçe daha az konuşan yaratıklara mı dönüştük. Teknoloji bizi esir mi aldı. Bazen bakıyorum da eşim TV un esiri, ben bilgisayarımın izin versem çocuklarda hafta içi ellerinden düşürmez şu  I- zımbırtılarını.  Neyse ki şimdilik dizginler bende de  ve hafta içi yasağı, haftasonu ise süresi var. Çocukları yatırdıktan sonra bu aletleri kapatıp sadece hoş müzik açıp sohbet etmek bayaaaaa bir lüks oldu. Bizim için oldu diyelim yada . O pozisyona gelmemiz için özel gün yada çok sevdiğimiz dostlarımıza ihtiyacımız var. Ne zaman böyle olduk çocuklardan sonra mı yoksa şu kafa dağıtma ........... ben Tv a boş bakıyorum mazereti uydurulduğundan  beri mi?


Kimileri diyecek ki " - vah vah ne yazık"  kimileriyse diyecek ki "- o kurduğun tatlı bir hayal bu devir de kaldı mıııı " Gelelim benim bu konuyla ilgili hislerime . İlk önce belirtmeliyim ki her hangi yorum benim için yapılırsa yapılsın bana göre ikisi de çok üzücü. Hem vah vah durumu fene hem de günümüz insanının düştüğü hal fena.
Teknoloji bizi ele geçirdi ve iletişim bozuldu desek en doğrusu sanırım. Ne de olsa artık yemeğe çıkan aileler çocuklarının eline I- zımbırtıyı verip rahat ediyor yada DVD player servisi yapan restaurantları tavsiye ediyor. Seneler önce bir tanıdığım öyle bir yeri tavsiye edip "- bir çizgi film seçti biz de ohhh şarabımızla keyif yaptık " dediğinde  şok olmuştum ve tabii ki benden beklenileceği üzere çenemi tutamayıp hafif aşağılayarak - çocukla ilgilenmeyecekseydiniz neden baş başa yemeğe çıkmadınız ki deyivermiştim. Bana gıcık olmuştur eminim.
Çocuklu durum böyle iken bir de çiftlerin hali..... Çok şükür biz okadar değiliz ama şuna çok rastlar oldum : Başbaşa hoş bir mekan da keyifli yemek yeniyor müzik güzel, yemek güzel, içki güzel ama bir gariplik var. Bakıyorsun ellerinde o çok akıllı aletleri yediklerinin resmini çekip paylaşıyorlar. Pardon öncesi var girer girmez yer bildirimi yapıyorlar. Sonra yediklerini içtiklerini belgeliyorlar. Eğer o gün kendilerinden eminlerse yani hoş gözüktüklerine inanıyorlarsa bir de selfieeee denen şeyi patlatıyorlar. Paylaşımlar bitti mi bu sefer hazır alet ellerinde diye başkalarının durumlarını birbirlerine gösterip yorum yapıyorlar.

Sohbet nereye kaçtı....Olacağı kadar yapıldı sonra da etrafına bakan konuşmadan yemek yemeye devam eden insanlar oldu.......... Budur işte. İletişim koptu zaten kelime haznemiz azaldı bu gidişle 20 sene sonra 20 kelime yeter de artar bile insanoğluna. Sadece derler ki............... like ettim.............tweeeettttle...........ok...........sdhfıuvhklguşerıogjea...........................

Yukarıda mor resimde de beyan edildiği üzere : - Please believe that you are worth it. Yani kaybetmeyelim. İletişim güzeldir paylaşım güzeldir. rahatlatır, geliştirir. Sizi de ilişkiyi de. Konuşmayı bilmek yetmiyor o işi yapmaya 1 yaşında başlıyoruz. İş onu geliştirmekte yani konuşmayı becerebilmekte. Onu beceremeyen koca bebekler olup sadece zaruri ihtiyaçlarını gören bitkilere dönüşmemek üzere....................
Anlayana.................


Sometimes



Bazen ............ kendin olmaktan sıyrılıp başka bir forma girmek ister insan. Şöyle küçük bir mola. Fena mı olur? O nefes aldırır bünyeye........... Şarj olur insan............
Bunu şöyle düşünmek de lazım acaba başka canlılar yapıyor mudur? Hani bir arslan şöyle mola veriyorsa arslan olmaya, insan mola vermiş çok mu? Başka canlılar da gördüm molada. Jaguar, leopar onlar da ağaç tepesinde dinleniyorlar. Şarj ediyorlar kendilerini.


Ciddi ciddi düşünmek lazım. Mola vermek lazım. Ruhen ve bedenen molaya ihtiyaç duyulur. Unutmadan mola vermeli.


Final benim molalardan birinden. Senede bir yapsam da öyle iyi geliyor ki koca sene yetiyor. Durup dururken yazdım gitti. Keyifli molalara keyifli kaçamaklara diyelim.

Şehirde kaçamak kitap okumak sanatla ilgilenmek............... her neden keyif alacaksanız onu yapmak işte. Benim dört gözle beklediğim bir kitap vardı çıktı. Ferzan Özpetek kitabı. Filmlerine hayran olduğum tatlı insan kitap yazdı hemen aldım. Bir gece de bitirdim. Zaten kısa ama keyifli okunası. Bir çok cümle var altı çizilesi. Kitapla ilgili sevmediğim tek şey var o da sayfa biçimi. Kitabı alanlar daha iyi anlayacaktır ama anlatmaya çalışayım. Kitaba yandan bakınca birazı dar birazı daha geniş sayfaların. Her bölüm birbirinden farklı genişlikte. Bu beni sinir etti. Takıldım yani gereksiz buldum bir de zor çevrilici buldum. Zevk işte.

Ama sonuç olarak eğer Ferzan Özpeteği kendi değimiyle : Roma'da Türk İstanbul'da İtalyan olan yönetmeni seviyorsanız bayılırsınız yok eğer tanımamışsanız da tanışmanızda fayda var aşık olacaksınız derim. Enjoy.

7 Şubat 2014 Cuma

Tavsiye......Cem Mumcu



Cem Mumcu her haliyle tavsiye olunur............... Kitap.....................4 lük....................müzik paylaşımı..............psikolojik tespitleri.................fotografları......................gustosu işte . Tanımıyorsanız...........tanışın derim. Hele hele fonda onun seçtiği parçalardan birisini dinliyorsanız..............

Ben 80 lerde , hatta benim kızım ve oğlumun tabiriyle bizim 1900 lerde olmuş olan  (günümüz gençliğinin asla anlıyamayacağı)  karışık kaset doldurtma icadıyla büyümüş ................. Caddebostan'da oturmasına rağmen Bebek ve Nişantaş'ın da bu işi yapan çok beğendiğim kasetçilere üşenmeden gidip kaset sipariş eden bir GENÇ olarak tavsiye ettiği müzikleri dinlerken diyorum ki karışık album çıkartsa ilk ben alırım.
Edebiyatçı kişiliği ben ce tartışılmaz seviyorum ama gustosu da tartışılmaz biline. Tanıyın seveceksiniz. Tumblr ve instagram hesaplarına göz atarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Enjoy.....

Nothing to say ...


2 Şubat 2014 Pazar

Recipe.....

Ara sıra tarif vermek hoşuma gidiyor. Ben uydururum . Ölçüm de yoktur hep göz kararıdır. Bu yüzdendir ki yaptığımı bir daha yapamam hep arkasından anarız "yaaa ne güzel olmuştu" diye.
Aklımdayken unutmadan paylaşayım da bari başkası da dener ve umarım sever diye yazıyorum. Ara sıra da olsa yazıyorum.

Şimdi efendim bu çok sevdiğim arkadaşlarım bize geldiğinde Bodrum'da yaptığım bir ana yemekti. Somon sevmeyenlerdenseniz hiiiiç okumayın. Bir somon tarifi geliyor.
Bodrum'da da somon mu olur diyede aşağılamayın biz mangalı sadece orada yapabilen şehirlilerdeniz. Ayrıca bu tarifte ihtiyacınız olan vurucu maddeye de en çok orada rastlanır.



Fotonun kötülüğünün kusuruna bakmayın. Ama elimde olan tek belge budur. O zaman kızım çekmişti çekerken de kızmıştım ama bak şimdi işe yaradı.


Gelelim tarife :

- Fleto somon (mümkünse bütünden)
- Limon ağacından çalınma yapraklar
-Tuz biber ve Portakal


Somonu güzelce yıkadıktan sonra Portakal suyu tuz ve biberle güzeeeel bir masaja tabii tutun. Onu sevin konuşun. Çok lezzetli olacaksın deyin. Derisi alta gelecek şekilde üstüne ince ince dilimlediğiniz portakal dilimlerini dizin . Limon yapraklarıı da üst üste gelecek şekilde kaplayın alt üst heryerden kapanacak. Yaprakların içinde ne var diye merak uyandıracak. Yağlı kağıda sarıp üzerini de folyoyla kapladıktan sonra sıkıca paket ettiğimize emin olup kor haline gelmiş olan mangalınıza yerleştirin. Uzun ve yavaş pişmeli.

Sonra mı sonrası afiyet olsun inanın somon sevmen diyenler bile bu somonu yer.
Bunu nereden mi uydurdum. Bu aslında bir italyan köfte tarifi Bildiğiniz köfteyi ekmeksiz ama bol parmesan rendeli hazırlayıp ızgaranın altına yaprak döşeyip araya köfte koyup üzerinede yaprak döşeyip hani şu  sıkıştırılan telde yapınca müthiş oluyor. O nu da deneyin derim . İki tarifte gayet başarılı. Tek dert mangal ve limon yaprağı bulmakta kolay gelsin ve Afiyet olsun.

How I love blue


Odak noktası :))

"Odağı başka yere çekince , zihin rahatlıyor." demiş biri. Kim olduğunu bilmiyorum zaten önemli de değil. O sadece instagram'da bir resim altına yapılmış yorum du.
Yani adını verip cevap hakkı doğdu yada yasal değil gibi işlere girmeden ona "isimsiz" diyelim. İsimsiz böyle buyurmuş. Bu benim zihnimde hemen karikatürümsü bir resim yarattı şöyle ki :

Kafatasının esnek bir yapısı var içine elinle dalıyorsun, beynini çıkartıyorsun uzuyor uzuyor ..... beyin formunu bozmuyor da aradaki bağlantı hani sanırsam göbek bağı kıvamında olası bağ işte o uzuyooooooor ve ohhhh beyin rahatlıyor. Zihin rahatlıyor. O sıkışık yerden çıkmak , oksijeni direkt almak, esnemek hoşuna gidiyor.

Bu karikatürleşmiş hali eee bir de psikolojik hali var o da şöyle :

Zihnimiz düzenli olarak aynı şeylerle uğraşa dursun o sırada psikolojimiz bozulmaya başlar. O çaktırmadan bozulur ... bozulur bozulur..... Kimsenin ruhu duymaz. Hatta o zihnin sahibi bile taaa ki bir gün patlama yaşayıncaya dek bilmez psikolojisinin ne kadar bozulduğunu. O patlama illaaaaa cinayet yada sinir krizi değildir. Sakin sakin dururken aslında önemsiz olan bir şey için fazla kızmaktır, olağan medeniyetsiz insan hallerine aslında alışmış olsan da extra sinirlenmektir............ böyle basit ufak şeylerdir aslında.
Bunlar artçı sarsıntılardır. Büyük depremi beklemeden enerjiyi açığa çıkartmak lazım diyor ya prof lar işte işte bu da o artçıdır sadece. Doğa bunu beceriyorsa biz de becermeli ve rahatlamanın yolunu bulmalıyız.
Bunu ister beynimiziiiii esneterek yaparız, ister hayal kurarak yaparız, ister yeni hobiler bularak yaparız.......... her bünyeye göre ayrı bir yöntem vardır mutlaka işte. Ama bu bilgenin başta bahşettiği gibi sanırım en kolayı " odağı başka yere çekmek" desek en kolayı. Odağı başka yere çekin bakın neler olacak.

Rutinin dışına çıkmak her zaman işe yarar ........... Sen şimdi buralara nereden geldin demeyin odağı bayaaaaa uzaklara çekmek istiyorum da :)) İşte oradan geldim............ İhtiyacı olanlara kolay gelsin , olmayanlara da ne mutlu size diyorum. Hiç hem de hiç kıskanmadan :)))


1 Şubat 2014 Cumartesi

Prescription for happiness


Gezin........ Aslında bu zevk meselesi. Buna ihtiyaç duymalı insan ancak o zaman gezmek ister. Ama bazıları vardır ki onlar oldukları yerde doğdukları yerde yada yaşamaya karar verdikleri yerde yaşaaar giderler. Bana kalsa çürürler. Gözlerini açmadan, yeni hayatlara şahit olmadan, başka güzellikleri görmeden çürürler.

Ben ce yukarıda ki foto da doğru söylüyor : Hayat bir yerde yaşamak için değil.............. gezmeli..............


Gezin ............. gezerken bir de yukarıda ki reçeteye sahip olun :)

 


Bunu da unutmayın .................... :))