28 Şubat 2012 Salı

Con la crisi gli italiani tornano parsimoniosi..*




* Krizle beraber İtalyanlar tekrar cimri olmaya başladı.
Buna ne denir , darısı başımıza. Biz de gurur duyarak kredi kart harcamalarımızın Yunanistan ekonomisinin kaç katıymış onunla kafa bulalım. Şimdi ekonomist olmadan da sanırım bazı konularda ahkam kesebilirim her ne kadar kendi ekonomimin de durumu pek iç açıçı olmasada içimi dökmeliyim.

Yahu be basın mensupları nasıl ekonomisi batmış bir ülkenin durumunu kıstas alıp üstüne kredi kartı harcamanla gurur duyarsın. Bu milletin borcunu ödeyemediğinden haberiniz yok mu? İnsanlar borçla borç ödemeye başlamışsa sen hükümet olarak ne yapıyorsun ya sen basın nasıl hala hiç birşey yok güllük gülistanlık hayat çizersin. Cahil halkı kandırıp sonunu getirdiniz ...........Sonra yalandan haberler yok ihracat bilmem kaçıncısı eeeee o rekoru kıran firma % 100 Turk mü ?

Sonuç ben derim ki keşke bizde İtalyanlar gibi ayılsak ve cimrileşmeye başlasak.....Madem hükümetin ve basının halkın yanında olmadığını görüyoruz bari biz kendi kendimizi kurtaralım.
Yani şu yukarıda ki resimdeki adam gibi tehlikedeyiz de atlayıp öbür tarafa geçelim kurtulalım artık.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Quotes.........


Bu soruya cevap verebiliyor olmak demek ben ce şanslı azınlıktansınız demek. Gerçekteeeen eminmisin? deyince hepimiz bir an da olsa duraksarız.


Peki, buna ne demeli. Her zaman hatırlamak istediğiniz şey nedir. İlkler mi? Benim için çocuklarımın doğumundan sonra onları ilk gördüğüm an. O anlatılamaz anne oluyorsun , bunu ben mi doğurdum diyorsun... İçinde gerçekten bir patlama oluyor ve o anda o şiş ve kıpkırmızı olan bebek sana dünyanın en güzeli gibi gözüküyor. O anı asla unutmak istemem.


Bu sanki 35 ten sonra bir anda yukarıdan yüce bir güç tarafından insanın kafasına balyoz gibi inen bir duygu. Benim yaşım elvermese de yakınlarım anlatıyor : ) Hatta ileriye gideyim bir arkadaşım demişti ki: " Eğer birgün öğretmenler ve polisler sana çok genç gözüküyorsa bil ki sen artık yaşlandın ve unutma ki hayat çok hızlı akıyor." fazla söze gerek yok sanırım.


Zor ama arayan cevabını çabuk bulur. Benim ki çok özel ............



Ooooooooooooooo okadar çok ki nereden başlasam. Ama sanırım beni en çok avamlık kızdırıyor. Adab bilmemek olmuyor affedemiyorum.



En güzelini sona sakladım. Keşke ŞİMDİİİİİİ diyebilsem. Ama zamanı var zamanı......

DONT MISS A............



Müthiş bir foto ve ben mutlaka paylaşmalıyım dedim. "AN I YAŞA" diye bas bas bağırmıyor mu?
Kaçırma hiçbir şeyi ve herşeyden zevk almasını bil.Unutma hayat çok hızlı akıp geçiyor : )

24 Şubat 2012 Cuma

THOSE WERE THE DAYS MY FRIEND.........

WE TOUGHT THEY NEVER END..............................


O ZAMANLARI ÖZLEMEYEN VAR MI?


HADİ BU HALA VAR DİYELİM AMA ORJİNALİNİ ZOR DUYAR OLMADIK MI?



 ŞÜKÜR Kİ TÜRK MİLLETİ HERŞEYİNDEN VAZ GEÇER AMA MANGALINDAN ASSSLAAAA

KOMİK AMA DÜŞÜNDÜRÜCÜ............... HEPİNİZE ÇOK GÜZEL BİR HAFTASONU DİLİYORUUUUUMMMM...........................ENJOYYYYYYYYYYYYYYY.

Ego ...........




Guy Laramee..........



Bilmecemde ki sanatçının bir başka çalışması.

İnanılmaz değil mi?


İnsan kitaplara da acımıyor değil hani ama çıkan iş müthişşşşşş

Sanatçının adı Guy Laramee Merak edenler için paylaşayım dedim . Kendi adına web sayfası da var bilginize..... Bu eski hardcover kitaplar onun elinde sanat şaheserine dönüşmüş bence.


Sanata sanatçıya dil uzatanlar ve hatta uzatmayı düşünenlerin dili kopsun. İnsan bu yaratıcılığa şahit olunca nasıl karşısında saygıyla eğilmez. Yanlış anlaşılmasın Guy Laramee ye bizden laf atan falan olmadı ben sadece tüm sanatçıları savunmak adına sarf ettim bu sözleri.
Bu çılgın ve yaratıcı insanlardan birisi daha var ki oda benim üniversiteden arkadaşımdır . Onu da paylaşmam lazım. Ebru Özseçen "Gerçek aşk gönül işi" adlı sergisi Rampa İstanbul da 02-07 mart Tel :02123270800 Enjoy....

23 Şubat 2012 Perşembe

MAKE IT HAPPEN..............



Çok eskiden okuduğum ve bugün adını bile hatırlamadığım bir kitap vardı. Kitabın kahramanı maceraperest dünyayı görme aşkıyla yanan bir kadındı. Kendine hedef koymuştu yanlızca hayatının 4 senesini kendine ayıracaktı.
Önce dünyada görmek istediği yerleri gidebilirse gidip  gidemezse de o şehirle  ilgili bulabildiği herşeyi okuyacaktı. Bu ilk hedefiydi. Zamanı geldi dediğinde ise seçtiği 4 ülkenin ilk sırada olanına tam bir seneliğine orada yaşamak üzere gidecekti.
Kadın bu işi gerçekleştirirken inanılmaz bir azim ve sabır gösterdi. Sonuçta başardı da. Araya tatsız olaylar girse de hayatında kendisiyle ilgili olan tek hayalini gerçekleştirmiş oldu. Macera dolu ve insana yapmak lazım dedirten bir kitaptı keşke adını hatırlayabilsem. Okunası bir kitaptı.....


Nereden çıktı bilemem ama içimden geldi. Ben paylaşayım üzerine de kimse alınmasın.
Have fun ...............

22 Şubat 2012 Çarşamba

ENIGMA

Bir bilmecem var çocuklar........
Şimdi paylaştığım çalışma bir sanatçının işinden bir kesit. Sorum şu:
Sizce sanatçı malzeme olarak ne kullanmış?





Cevaplarınızı bekliyorum. Have fun : )

Sometimes I feel like ....


Bazen kendimi aynennnn bu sandal gibi hissediyorum. Bu aralar mesela. Yani eskimiş batmış değil benim hissettiğim .....(çok şükür) Sadece saplanmış kalmış hissediyorum. Şuradan burnumu bir çıkartabilsem oooooooooooooooo ne engin denizlerde gezerim ne maceralar yaşarım hissi bu sadece.
Benim sandal biraz eskise de şöyle bir karaya çekip boyasını falan yoklasam canavar olur canavar.
Ben de bunun için baharı bekliyorum. Şu kara kış modundan çıksammmm ahhh bi çıksam.
Farkındaysanız benim sandal iskeleye bağlı falan değil. Kendi arzusuyla duruyor. Etrafındakilere mutlaka bir faydası dokunuyor ehh bunu da bilen biliyor.
Ama inanın ilk fırsatta bu sandal kaçar gider ............. Geri döner döner korkmayın : )

17 Şubat 2012 Cuma

Amanda Knox......$ 4.000.000- ............




http://mediadecoder.blogs.nytimes.com/2012/02/16/harpercollins-is-said-to-acquire-rights-to-amanda-knox-memoir/?src=tp

Hani tam ne olduğu anlaşılamayan hikayeler oluyor. Cinayetler yaniiii. O kadar basına yansıyor ki kendimizi dedektif edasıyla suçluyu bulmuş ve hatta ne kadar yatması gerektiğini tartışırken buluyoruz.
İşte Amanda nın da hikayesi aynen böyle . Olay İtalya'da başına geldi , hapiste yattı çıktı. Hikayesi film ve kitap olsun diye bir sürü teklif yağdı . O bekledi ama sonunda $ 4.000.000- cık bir meblağa satmış.
Ben şimdiden hemen okurum diyorum. Filmi de çekilince gişe rekoru kırar kesin. Merakla bekliyorum yani. Bir de sorum olacak size, meraktan meraktan sadece meraktan : Amerikalıların protesto için İtalyan mallarını yakıp yıktığını duyanınız var mı?..... Okunmak ve yorumlanmak üzere.........

David Ogilvy ........The father of advertising.......



Üstad olmak...........Bir konuda hele hele reklamcılıkta üstad olmuşsanız hem de taaaa 1962 de Time dergisi hakkınızda müthiş şeyler yazmışsa , üzerinden 40 sene geçse de sözleriniz geçerliliğini koruyor.
İyi yazmak konusunda ondan bir alıntıyı paylaşmak istiyorum. Yazanlara , niyeti olanlara keyifli okumalar dilerim.

The better you write, the higher you go in Ogilvy & Mather. People who think well, write well.
Woolly minded people write woolly memos, woolly letters and woolly speeches.
Good writing is not a natural gift. You have to learn to write well. Here are 10 hints:
1. Read the Roman-Raphaelson book on writing. Read it three times.
2. Write the way you talk. Naturally.
3. Use short words, short sentences and short paragraphs.
4. Never use jargon words like reconceptualize, demassification, attitudinally, judgmentally. They are hallmarks of a pretentious ass.
5. Never write more than two pages on any subject.
6. Check your quotations.
7. Never send a letter or a memo on the day you write it. Read it aloud the next morning — and then edit it.
8. If it is something important, get a colleague to improve it.
9. Before you send your letter or your memo, make sure it is crystal clear what you want the recipient to do.
10. If you want ACTION, don’t write. Go and tell the guy what you want.
David

15 Şubat 2012 Çarşamba

Nostalgia..........


Bunlar ne müthiş oyuncaklardı. Hem de ööööleeeee kimseciklerde de yoktu hani. Bu televizyonda ki film diyelim .....müzik çalarak döner yavaşça bir tur atardı. Kısacıktı ama biz bıkmadan usanmadan çevirir dururduk.






Buna ne demeli gözler oynar, telefonu çevirirken gerçek telefon gibi car car öter............
İçimden geldi paylaşayım dedim. Eskiyi severim bir de özler oldum ki sormayın. Yaşşşşş...................

Düşünüyorum öyleyse varım....



Düşünmek fiiliyle ilgili o kadar çok atasözü, deyim var ki. Ama neden se benim aklıma hemen " düşün , düşün ... tur işin " geldi. Sanki düşünmek kötü bir şeymiş gibi. Ne garip bir milletiz yahu , insanı düşünmemesi gerektiğine yada birşey değişmeyeceğine inandırmaya çalışan özlü sözümüz bile var.
Düşünmek sadece insana has mı? Mümkünatı yok.
Yiyeceklerini stoklamayı bilen, çiftleşeceği karşı cinsi için hemcinsiyle kavgaya tutuşan yada kendini çekici kılabilmek adına fiziksel değişiklikler yapmayı becerebilen niceeee hayvan var. Ehhh yani buradan çıkartmamız gereken "- Hayvanlar da düşünür." En basiti balık hafızası diyerek dalga geçtiğimiz balıklar peki , onlar sizden saklanmayı akıl edebiliyor ya o ne olacak .
Sadece bize özgü olmayan düşünmeyi bu kadar benimsemiş olmamıza rağmen , yani utanmadan " İnsan düşünen hayvandır ." deyip düşünme işini tekelimize almaya çalışmamız ne komik. Hadi tekeline aldın almasına  eeee bari düşünüyormusun? Hep değil canım ara sıra ? Ne düşünüyorsun ?
Günlük işler , akıp giden rutin içinde düşünebiliyor musun ?
Bunu yapabilmek için ben ce sadece çevrene duyarlı olmak ve okumak ama durmadan okumak lazım.
Geçenlerde bir söyleşi programında bir yazar üzerine basa basa "Halkımız aptallaştırılıyor" dedi.
Evet ben de katılıyorum bilinçli bir şekilde ,  halkın düşünmesini engellemek için olsa gerek aptallaştırılıyoruz. Buna eğitim sistemimizde ki hatalardan başlayıp TV da yayınlanan dizileri ve saçma sapan olup ta  raiting kaygılı programı da eklersek....Eh sonuç ortada diyorum diyorum da eklemek istediklerimi sadece kendime saklıyorum. Ben kendi kendime düşünüp , Düşünce suçlusu olup çıkayım ................
Ama bu dünyada da böyle işleyen bir çark. Amerikalılar da aynı dertten muzdarip. Onlarda komplo teorileri kurup karar vermişler hükümetleri sorgulama yeteneğini ortadan kaldırabilmek için bilinçli şekilde kötü eğitilmiş cahil halk için çalışıyor ve onlar da başarıyor. Okuma yazma öğrenmeden lise diploması veriyor olmaları düşündürücü değil mi?
Madem ki hükümetler halkın eğitimini özellikle kötü ve yetersiz kılıyor o zaman iş biz de bitiyor.
Biz kendi kendimizi eğitelim. Düşünerek işe başlıyalım. Neden ? diyelim Niçin ? diyebilelim. Sorgulamaya başlıyalım. Cevap alamazsak araştıralım. Yazalım çizelim.
Ben çocukken bir tabir vardı " antenleri açık gezmek" Şimdi yaşı küçük olanlar algılayamaz diye açıklama gereği hissettim : Eskiden TV ve radyo gibi aletlerin antenleri olurdu. Bu antenler bugünkiler gibi değildi. Görünen bir şeydi. Yani öyle camdaki bir çizgi yada kablosuz falan değil bayağı bir cisimdi. Kullanılacağı eşyanın üzerinde durur genelde elle çekilerek boyu uzatılırdı. Hele arabaların ki iyice komikti arabaya binmeden eğer radyo açılacaksa elle çekilirdi. Ben motorlu yani kendi kendine çıkan araba antenine " ne kadar müthiş bir olay " " ne müthiş bir araba" diyerek baktığımı bilirim.
Lafı uzattım ama antenleri açık gezmek lazım işte. Her zaman algılayabilitesi olan algılamak için yanan tutuşan insanlar olup bir de öyle insanlar yetiştirebilirsek ne mutlu bize.
Neredeeeeen nereye bu paylaştığım maymun fotosu bana bunları yazdırdı. Düşünmek ve öğrenmek üzere ..... Ama asla en iyi ben bilirim dememek ve her zaman öğrenmeye açık olmak üzere....................

14 Şubat 2012 Salı

Love .........is ..............................

When your heart goes BOOOM BOOOOMMM .........than that is love...............
When your cheeks are getting red when ever you see him..........than it is love...................
These are for 2 - 18 years ,but when you are over 40 .....................
Love is......................different.................sharing........holding.....................trusting....................having kids........................goes on and on.......................

Ben yazı özledim........

http://christopherbakerphoto.com/#/films/north-star-organics

13 Şubat 2012 Pazartesi

KIZLARA ÖZEL...........






Ben bu ara araya girip not almaktan çoook hoşlanır oldum. Ve yine affınıza sığınarak alıntı yapıp aralara yorum eklemek istiyorum. Çok hoş ve başarılı bir hanımdan nasihatler. Hem de sadece hemcinslerime.
Bilen biliyor ama benim derdim daha önce okumamış olanlar. Betül Mardin'den çokk eski ama faydalı nasihatler:

1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
Sonuna kadar katılıyorum ama henüz başarılı olamadım.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
İşleyen demir pas tutmazzzz. Sözüm meclisten dışarı ama başıma geldiği için söylemeliyim: Kızımın doğumuyla ev hanımlığıyla tanışmıştım ve bir gün anneme : Anne, oturdukça salaklaştığımı hissediyorum, ben çalışırken daha programlı ve düzenliydim. Şimdi hiçbir şeye  yetişemiyorum demiştim.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
Ben bu işi yapıyorum sayılır....Fena değilim yani.........
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less!
Sonuna kadar katıldığım bir madde doğrusu.
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
Üzerine sevgi yok. Ben ce yokkkkk. Bir de unutmadan "Motherhood is the only place where you can experience hell and heaven at the same time."
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
Tatlıdan hele hele çikolatadan uzak durmayın hanımlar. İspatlandı işte neler neler salgılatıyor .........
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesela benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
Şabalak ben 16 senelik günlüklerimi bir salak sevgili okursa kıskanır deyip teker teker okuyup yırtmıştım. Ne fena kimbilir neler vardı. Sonra da yenisini yazamadım. Ama bu blogum idare eder sonuçta kendi kendime yazıyormuş gibi yazıyorum yaaaa
8. Olumlu olacaksın.
Think pink....
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
Dikkat etmesende bir şey olduğunda şaşırma BOŞŞŞŞVERRRRR Her zaman "olabilir " demeyi bil.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin!!
: (  Ne diiiim sakal bıyık hikayesi işte.............

Keyif almış ve kulağınıza küpeler yapmış olduğunuzu umarakkkkkk BYEEE diyorum ve  bu vesileyle de " SEVGİLİLER GÜNÜNÜZÜ KUTLUYORUMMMMM"

Valentine's Day .....Great Idea.......................


Yani great te biraz gençler içinnnnnn

THINK TWICE.............


9 Şubat 2012 Perşembe

What if..........



Biraz sıkıcı gelebilir ama paylaşmalıyım dedim. Ölmeden önce .................... Sıkıcı konu ama umarım herkes pişmanım demeden ölür. Eh bu da en güzel hayat değil mi? Herşey den memnunsan ve hiç pişmanlığın yoksa ne mutlu sana güzel, yaşanası bir hayat sürmüşsün.
Şimdi bir alıntı yapacağım. Okumayanlar mutlaka okusun istedim.Aralara da kendi yorumlarımı kattım kırmızıyla. Enjoy.......


ÖLÜRKEN PİŞMAN OLUNAN 5 ŞEY : 

 Avustralya’da bir hemşire ölüm döşeğindeki hastalara pişmanlıklarını sordu. Buna göre, insanlar en çok hayallerini gerçekleştirememekten yakınıyor.




İSTANBUL - Yıllarca evlerinde ölümü bekleyen hastalara bakan Avustralyalı hemşire Bronnie Ware, emekli olduktan sonra kitap yazmaya karar verdi.
Hemşire Ware, hastalara “En büyük pişmanlığınız nedir?” diye sordu. Bronnie Ware yanıtlara kitabında yer verdi. 
Hemşire bence acayip yaratıcı ve cin fikirli. Tecrübeyi paylaşmanın çok zevkli ve karlı yolunu bulmuş bence....
Habertürk gazetesinin haberine göre; Ware, aldığı yanıtların temelde benzer olduğunu ve 5 başlık altında toplandıklarını tespit etti.


1. "Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı."
Ware’e göre insanlar, yaşamlarının sona erdiğinin farkına varıp geriye döndüklerinde düşledikleri şeylerin çok büyük bir kısmını gerçekleştirmediklerini görüyor ve pişman oluyor. 
Kendi adıma konuşmam gerek tabii ki : Ben belki de şanslı azınlığım , benden asla yaşamam gereken hayat diye bir şey olduğu ve bunun da geri dönülmez yol olduğunu hissettiren bir ailem olmadı.Hayat her zaman benim di.... Hala da öyle .....

2. "Keşke bu kadar çok çalışmasaydım."
Ware’e göre erkek hastaların büyük bir kısmı, işleri nedeniyle ailelerine ve dostlarına yeterince vakit ayıramadıkları için pişman oluyor. Ware, erkek hastaların büyük bir kısmının eğer bir şansları daha olsa dönüp çocuklarının kaçırdıkları anlarını yaşamak istediklerini gözlemledi. 
 Bu bana göre göreceli. Bu kadar çalışmasaydın hayat nasıl geçer di? Hayatını nasıl idame ettirirdin ? Sıkılmazmıydın o uzuuuun emeklimsi hayattan ? Sanki bu gider ayak öyle olsaydı daha hoş olurdu dan ileri gidemeyen bir dilek....?

3. "Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı."
Birçok insanın diğerleri ile ilişkilerini belirli bir düzeyde tutmak için duygularını bastırdığını söyleyen Ware, bastırılan duyguların insan sağlığı üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğunu ileri sürdü. 
Hehhhh işte bu benlik. Eveeet ben zor dile getirenim hep öyleydim ama kendimi tedavi ediyorum. Umarım ölene kadar çok uzun bir yolum vardır da giderken "hep cesurdum PAT diye söylerdim" diyebileyim.

4. "Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim."
İnsanların kendi yaşamlarına çok fazla odaklanıp arkadaşlarıyla ilişkilerini yitirdiğini ancak ölüm yatağında fark ettiğini söyleyen Ware, ölmekte olan insanların en çok eski arkadaşlarını özlediğini söyledi. 
Bu konu da da şimdilik iyiyim sanırım bakalım yaşlılık nelere gebe.....
5. "Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim."
Çoğu insanın mutluluğun aslında bir seçim olduğunu ölüm anı gelene dek fark etmediğini söyleyen Ware, insanların rahat yaşamak uğruna eski alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı kaldığını belirtti.
Alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen insanların değişme korkusu yaşadığını ve daha fazla mutlu olma şansını kendi kendilerine yok ettiğini belirten Ware, ölüm yatağındaki hastalarının "Keşke daha çok gülseydim, keşke aptalca şeyler yapmaktan bu kadar korkmasaydım" diyerek pişmanlıklarını dile getirdiğini sözlerine ekledi. 
Mutluyum , mutlu.........mutluluk bir seçim bence..............

Sonuç olarak diyeceğim şu ki : Umarım etkilenmişsinizdir yada en azından üzerinde düşünmüşsünüzdür. Pişman olmadan göçüp gitmek hoş olmalı..........
Okunmak ve yorum almak üzere.............

Instagram.......... : ))



Şimdi bu nasıl müthiş bir tespit..........Hafif efektli iş yapınca müthiş fotografçı olunmuyor.......

Ece Temelkuran

Tamam , çok doğru bir tespit. Ama ister istemez insan kendini yalnız hissetmeye başlar. Yani o   " sometimes " gibi başlasa da insan bir kere kendi kendinin kahramanı oldu mu?
Yada kısaca kimseyi takmamaya ve sadece kendi bildiğini okumaya başladı mı? O zaman zor çok zor.
Kısa sürsün bu hal. Yani etrafımızda bulunan insanların zaman zaman hayatımıza girmesine ve kahramanımız olmasına izin vermeliyiz. Korkmadan yapmalıyız bunu.
" İnsan yalnız kalınca hasta olan bir varlık." dedi az önce Ece Temelkuran. Ne kadar doğru söyledi. Çok tatlısın , kalemine kuvvet Ece . Asla yalnız kalmamak üzere... Okunmak ve yorum almak üzere......

Créativité............


Sınır tanımaz işte. Yaratıcılık ayrı bir beceri. Bu ejderha o bildiğiniz iğrenç plastik bardak , kaşık ve çatallarla yapılmış. Şapka çıkartılmaz da ne yapılır?

7 Şubat 2012 Salı

Ortaya Karışık.......


Mavi kuş şans getirir. Bu çoğu toplumda var olan bir inanıştır. Hepinize getirsin. Sağlık........Şans...... Mutluluk......Kısmet.........Para.........Aşk...........Ehhh artık ne arıyorsanız.......Getirsin mavi kuş , getirsin artık .........Yeteeeer diyene acil getirsin : )








Amannn sakın haaaa..........Bu günün işini yarına bırakma diyerek büyümüş bir nesiliz biz. Sakın yarın yaparım demeyin. Neyi nezaman istiyorsanız hemen yapın da sakın ama sakın ertelemeyin.......
Erteleyip pişman olmaktan yada ardında " zavallı hep bir gün yaparım " derdi dedirtmektense yapın , hemen , aklınızdayken .................







İşte müthiş bir gitme resmi. Ben de aynen böyle gideceğiiiim. Hem de gittiğimde bu resmi sayfamın tam ortasın kocaman paylaşacağım. Şöyle gün batımına doğruuuuuu.............Ohhhhhhh.............

6 Şubat 2012 Pazartesi

Someday................will be............


Bazen burada olmak istiyorum. Hepimize olur  ama eğer bunu fazla istemeye başlamışsak işte o zaman tehlike çanları çoktan çalmaya başlamış demektir. Ben böyle alıp başımı gitsem halleri yoğunlaşmış bir dönemdeyim. S vermek istiyorum, nefes almak istiyorum. Çok mu ayıp? Size hiç mi olmuyor ?

 Neyse ben yapamasam da hayal kuruyorum inanın gitmiş kadar oluyorum. Şimdi şu resimde ki ben mişimmmmm kitap okumaktan fark edememişim 20 dk dır falan denize girmemişim. Hemen kalkıp kendimi atmak üzereyim. Heee bir de akşam 7 de bir motor beni gelip alacak ve kaldığım yere götürecek.

Yaniiiii ....................






Bazen de böyle bir yere uyanmak istiyorum. Yaşlanıyormuyum ne...... Ama onun da sırası gelecek someday oneday will be.......... Öyle bir evim olacak . Ölmeden önce yapılması gerekenler listemde var. Denize yakın ama yeşil , akşamları ise serin. Bir de öyle keyifli bir ev ki eş dost boş mu ? Gelebilirmiyiz? diye gün sayacak. Masa hep kalabalık hep şarap hep müzik..............Will be.......... Beklerim ...... :))





If writers.........


5 Şubat 2012 Pazar

Mucize Krem...........






Bu da ne alaka şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Ama benim beğendiğim şeyleri paylaşmıyormuyum ben buradan. Eeeee daha ne.......... Ayrıca kime ne.
Şimdi güvendiğim bin yaşındaki bir Cildiyecimiz var bizim aile hekimimiz oldu kendisi hepimiz gittik. Ondan alıntı ve memnun edici sonucu paylaşmak istiyorum.
Bu merhem meğer ne mucizeymiş te ben bilmezmişim. Sadece göz için zannederken , aklınıza gelen her türlü cilt rahatsızlığına iyi gelmesi ve hatta ağız içine bile iyi gelmesi bir yana en alaaaaa göz kremiymiş.
Efendim ben bu sene fark ettim ki göz çevrem kurumaya ve yaşlanmaya çalışıyor ne alsam nereden başlasam derken ciddi bir araştırma yaptım ve anladım ki benim gözler ancak 500 - 600 tl ye kurtulur.
Amaaan dursun şimdi nasıl olsa klasik alıcam ve 1-2 gün kullanıp bir kenara atıcam demiştim ki doktorum imdadıma yetişti.
 En iyisi budur dedi hem de şaka gibi 2 tl mı ne? Evet terramycin . Artık çantamda ve banyoda olmak üzere bende 2 adet var. Banyodan çıkınca azıcık iki parmağımın arasında yayıyorum ve göz çevreme sürüyorum sonuç : anbiliiivıbıl. İnanın o kuruma hissi de görüntüsü de gitti. Try it u would like it.  Yani hem de doktor onaylı demedi demeyin. Kızlar arası dayanışma işte, ben daha ne yapayım..... Efendimmm okunmak ve yorumlanmak üzere.....

1 Şubat 2012 Çarşamba

İstanbul ' Da Kar Vaaaarrrrrr..............






Her sabah Göztepe parkına gidip kar keyfi yaptık. Çocuklarımın bugün yaptığı ve öpmeye doyamadığı çalışmayı paylaşıyorum. 24 saat durmadan yağsa da deniz kenarı olmanın dez avantajını her zaman yaşayan Bağdat caddesinde kar ancak bu kadar oluyor.: ) Bakalım arkası yarın........