16 Temmuz 2013 Salı

Age ............ just numbers...............

Öyle bir yaş geliyor ki............. Umarım daha niceleri saglık ve mutlulukla gelir o ayrı ama öyle bir yaş geliyor ki...............
Birden kafana saksı düşmüş gibi oluyorsun. Hani eskiden büyüklerimiz derdi "nasıl geçti seneler anlamadım ama ben hala kendimi genç hissediyorum" diye ...... İşte öyle yaşlara geldim.
Ben zaten yaş konusuna erken takmışım. Hatırlıyorum da daha üniversitedeyken 18 yaşında arkadaşlarıma bir tez sunmuştum onaylanmıştım ve tarafımca senelerce uygulanmıştı.
Tezim şuydu :
- Arkadaşlar kafayı kullanalım şimdiden her yaşı bir kaç sene yaşayalım yani 3-4 sene 20 yaşında olalım 2-3 sene 21 böylece 39 olduğumuzda 40 ı daha kolay telafuz ederiz ki aslında yaşımız bayaaaa ilerde olur ve 40 demek bize moral bile verir.
Şakayla başlattığım bu teknik aklıma yattı ve benim tarafımdan uygulandı........... Taaaa ki bir gün yeni bir doktor kontrolümde hemşire tarafından resmen yaşım sorulup ta gerçek yaşımı söyleyene kadar......
İşte o an yaşım 28 di ve bana çok ağır gelmiş ti . İlk kez telafuz ediyordum ve çok yaşlı hissetmiştim kendimi.



Seneler önce bir arkadaşım şöyle demişti : - Bil ki birgün sana öğretmenler ve polisler çok genç gözükecek işte sen de tam o zaman yaşlandığını anlayacaksın.

Geldi geldi işte benim o günlerim geldi............. Artık bana sokakta gördüğüm polisler çok genç ve hatta tıfıl geliyor. Sanki bir hata işlesem ve o polis beni çekip uyarsa dayanamayıp --- tamam canım tamam bi daaaa yapmam sen beni bırakta daha ciddi işlerle uğraş deyiverebilirim.
Bir de kızımın ilköğretmeni okadar tatlı ve gencecik bir kızdı ki ona hep dayanamayıp.... bizim zamanımızda ile başlayan cümleler kurardım. Bu kışsa fıkra gibi bir olay yaşadım. Oğlumun basket koçuna benim eski basketçi bir arkadaşımı sordum oda bana - eh beni tanımaz tabii aramızda jenerasyon farkı var demez mi... şok oldum. Benim birbirini tanıması gerektiğini düşündüğüm iki sporcunun yaş farkları 14 cük müşşşş.

Heee haberiniz olsun bir yaşlanma ibaresi daha - bir şeylerden bahsederken olay size 3-4 sene önce gibi geliyor sonra hesapladığınız zaman aaa aaaaaa 9 sene olmuş diyorsunuz işte bu çok daha sinir bozucu oluyor. Şimdi sabah sabah bu mood u yada yeni tabirle (sevmesem de) neyin kafası demeyin. Yaş almaya devam ediyorum ve sanki son seneler de daha bir hızlı geçiyor. Algı artık bambaşka çalışıyor. Hee bir de uyarı bende oldu diye sizdede olacağı kesin değil ama haberiniz olsun.... mesela ben daha kolay boşveeer derdim şimdi gizli gizli eee bende kaç yaşında insanım canım deyip o saçma olaya takılabiliyorum benden söylemesi....
Bu etrafımdakilerden de onay aldığım bir zincir sanki. 20 lerde hatalara çok kızıyorsun 30 larda bana ne yahu diyebilir hale geliyorsun 40 larda daha neler biraz dikkat etsin deyip bazı şeylere takılıp kalabiliyorsun sanırım 50 ve sonrasında örüntü aynı sıra ile devam ediyor. Bu arada yanlış anlaşılmasın bu bahsettiğim hal sadece direkt sana yapılan haller için geçerli bu önemli bir detay.
Seneler geçtikçe zaten etrafında ki gereksizleri de temizliyor insan. Daha az ve öz yetiyor insana doğal olarakta sana yapılan yanlışlar azalıyor ama olsun yine de yanlış yapan çıkıyor. Tıpkı hepimizin yaptığı gibi.

Sonuç yine de sağlık ve mutlulukla, huzurla, aileyle, dostlarla, beraber ama hep beraber olalım ; başarılara imza atarken  çocuklarımızın başarılarıyla gurur duyarak, deli gibi seyahat ederek ve hayırlı işler yapıp mutlu ederek, iyi kazanarak bir ömür geçirelim. Bunun için dua edelim.



15 Temmuz 2013 Pazartesi

No comment

İki tane bilmecem var dı hani. Oralı olan çıkmadı ama ben yine de sözümde durup cevapları vereyim.

1) Çocuklar üçüz................
2) Bir dakika önce..................

Son bir tane daha soruyorummmmm:

Çiftçinin ırmağı kayıkla geçmesi gerekiyor.Yanında da 1 tavuk 1 tilki ve 1 çuvalda darı var.Kayık her seferinde yalnızca birini yanında götürebileceği büyüklükte.
Darı ile tavuğu yalnız bırakamaz .......tavuk darıyı yer.
Tilkiyle tavuğu yalnız bırakamaz..........tilki tavuğu yer.
Çiftçi hepsini sağ salim nasıl karşıya geçirebilir?


Bunun da cevabı yarın. İlgilenen olmadı ama ben yine de paylaşayım diyorum ve bir kitap öneriyorum.
Einstein Bulmacası Aklınızın sınırlarını zorlayacak bulmaca ve paradokslar Yazar Jeremy Stangroom

Bencee eğlenceli bir kitap. Bazı paradokslar beni sinir etse de okunulası......... İlk sorduğum Einstein bilmecesini çözerek % 2 de olduğumun huzuruyla ukalalık ediyor gibi gözükmek istemem bu sadece zevk meselesi............ Hani seven varsa alsın diye.....



Yani bu söze ne denir.....................Rest in peace..............

Bilmece ve Einstein a methiyeden sonra fıkra gibi bir hikayem var:
Efendiiimmmm benim bir kızım bir de oğlum var. Kızım gençkız 12 oğlumsa 8 olacak ama geçen seneden beri 9 um der durur. Oğlum komik bir çocuk. Tek hayali NBA de oynamak. Basketi seviyor ve bir takımda geçen sene tüm kış haftada 2 antreman yaptı ve baskete aşık. Geçenlerde bir anda NBA konusunu açtı ve kararını beyan etti :

Benim NBA işi kesin olacak anne ama 3 şey yapmalı dedi. Bu 3 şey olursa insan NBA de kesin oynar dedi.

1 - İyi ingilizce sonuçta Amerikada yaşıyacağım için lazım olacak ve benim ingilizcem kötü geliştirmeliyim.
2 - Basket oynamak hem de iyi. Ehh ben baskette iyi olduğuma göre bunu geçelim.
3 - Ben biraz beyaz tenliyim ya biraz yanmam lazım...................

Aklıma geldikçe hala gülüyorum. Benim tatlı beyaz basketçim zenci olmadan hayallerini gerçekleştirebilsin. Tüm çocukların hayalleri gerçek olsun. :))

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Create a new life for yourself

Aklına da nereden geldi şimdi sakın demeyin. Sadece okuyun ve yorum yapın. Benim ülkem Türkiye karışıktır evet tam doğru kelime bu KARIŞIK. Biz de halk karışık, dinler karışık, diller karışık, politik görüşler karmakarışık ama en acısı kafalar karışık.
Bir konu hakkında o kadar çok yorum yaparız ki karşıt fikirler o kadar çarpışır ki sonunda bir fikri olan bile fikrinden vazgeçip " ammaaaaan bana ne " deyip kenara çekilebilir.

Dayatmalar arttı bunu etkisi nedir? Onu ileri de tam olarak anlayacağız. Ama günümüzde hani şu ılımlı islam adı altında daha bir müslüman yaşama çabamız var ya işte o konuysa karmakarışık.
İçimizde partili ahbaplarıyla iftara gidip, ihale kapıp, ramazan dışında ise alkollü araç kullanırken yakalandığında polise rüşvet veren yada "sen benim kim olduğumu biliyormusun deyip yada seni sürdürürüm" diyebilen yada kadın biz de önemlidir deyip evli olduğu eşine pek hak tanımayıp fakat dostu olan hanıma ise yağdıran............Kafası karışıklarla dolu karmakarışıklar ülkesi işte.
Neyse bu konu uzar da gider ama kafası karışık bir millet olduğumuz kesin. Biz müslümanız ve erkeğiz erkek...Bizim doğrularımız ennn doğru.Şimdi erkeliğimizi sallayabilecek bir konuya değinmek istiyorum.

Benim aklıma takılan bir ilan oldu.İşte ilan bu :




Şimdi bu ilanı Türkiye'de metroda hayal edelim. Sonra basını hayal edelim :

( Farz edin ki London yazılışı gibi İstanbul yazılışıyla da oynanıp bir logo yapılmış ve bu logo erkek cinsel organını hatırlatmış)

- İstanbul erkek mi kadın mı?
- Bu gençlerin aklını karıştırır.
- Günah bu
- Bu doğacak çocuklar ...mi olacak
- Diyanet ne dedi...
- Başbakan ....ve kurmayları konuya karşı olsa da Obama ve Avrupa Birliği dayatması mı bu_
- Caiz mi?
- Ödemeler donorlere nakit mi yapılacak?
- 45 yaş üzeri donor kabul edilmiyormuş fakat bilmem nereli 88 yaşındaki bilmem ne dede 26 . çocuğunun doğumunda hastahanede kendisinin de donor olmak istediğini söyledi.

Bitmez bu günler değil hatta yıllarca ortalık kaynar. Biz zatan karışıkken iyice karma kaırışık oluruz.
Bu da yetmez akşam haberlerde kimi gençleri seyrederiz der ki :

- Ailem karşı çıksa da verici olmayı düşünüyorum 4 senedir işsisizm abi naapiiim
- O da benim evladım olur tabiii ben ne yapar eder onu arar bulurum saklanmasına izin vermem gerekirse.....


Böyle bir reklam asla yapılamaz mesela bizde. Bu reklamı basan matbaadan tutunda duvara yapıştıran işçiye kadar hepsini döveriz biz. Hele o çocuğun anne babası sokağa çıkamaz bizde ....bakanlar çocuğun aileden alınmasını bile tartışabilir bizde.


Kadınlar bağiş yapmaz mesela bizde yapsa da sayı pek az olur. Kadın daha sahiplenicidir bizde. O benim yavruuuum der kadın ama erkek öyle mi onda daha milyarlarca vardır ve o öyle müthiş bir varlıktır ki paylaşabilir .......


Farz edelim böyle bir reklam verildi ve banka kuruldu :

- O bankanın santrali kitlenir
- Bağış yapmak isteyen yağız gençler kapısına yığılır
- Daha fazla kabul edemiyoruz demeye cüret eden yetkiliyi döver
- Bağış yapmasını onaylanmayan verici ertesi gün gelip orayı basıp o doktoru vurur ve tutuklandığında gazetecilere " namusumu kurtardım " der. 
- Donorler günlerce kapıda yatar ve gazetecilere "bu yapılan insanlık dışı bizde vermek istiyoruz hakkımızı söke söke alırız" der





Biz bu işten para mara kazanamayız biz o bankayı yıkarız yıkmazsak ta 3-4 gün sonra ruhsatı elinden alınır ve bir gece ansızın bir kanun çıkartılır ve bu iş bizde yasaklanır.

Bunlar zaten sadece hayal di...........Biz de bu iş zaten yasak ve bu gidişlede asla serbest olmaz olamaz. Peki gerçekten ihtiyacı olan Türk kadını ne yapıyor. Yurtdışında serbest olan ülkelere gidiyor döndüğünde ise sanırım nufus kağıdına kendi babasının ismini çocuğunun ismi olarak işletip konuyu kapatıyor.

Bir kere Amerikan filmleri gibi değil işin aslı....Amerika ya gitmeyi maddi olarak karşılayamayacaksanız eğer günümüzde Kıbrıs en iyi  seçim olarak gözüküyor. Fakat orada da hani şu filmlerde seyrettiğimiz gibi donorü seçme şansınız yok. Oradaki doktorun seçimine bırakıyorsunuz kendinizi o sizin gerçek hayatta çift olma olasılığınız en yüksek olan donorü sizin için seçip hakkında size hiçbir bilgi vermiyor. Siz zaten bu işi baştan kabul ediyorsunuz. 

Bunu da nereden çıkarttın şimdi demeyin demiştiiiimm. Daha fazla karıştırmak için sadece ............
Siz ne dersiniz.....................




Fun

Daha önce buradan bir bilmece sormuştum. Kimse oralı olmadı , kardeşim bile "uğraşamam" dedi kestirip attı. Halbuki eğlenceliydi. Şimdi küçücük iki soru paylaşacağım:

Aynı anneden aynı günde aynı saatte aynı zamanda aynı yılda iki oğlan doğmuş. Ama çocuklar ikiz değil? Bu nasıl olabilir?



Bir sorum daha var:

Bir kaptaki bakteri her dakika kendisiyle aynı büyüklükte iki eşit parçaya bölünüyor ve o iki parçada aynı şekilde eşit olarak bölünüyor İşlem böyle sürüp gidiyor.Kap gece 12 de doluyor. Peki bu kap saat kaçta yarısına kadar doluydu ?

Cevaplar yarın.....




12 Temmuz 2013 Cuma

Sıcaklar........ Şehir ............. Kaos.............. Istanbul



Taksim Gezi olayları canımızı sıktı. Ama aslında çok ta sevindik. Anladık ki şu meşhur % 50 sessiz....... ama provokatörler dolu elleri palalı cani hain insan demeye dilim varmıyor denen bir türden. Ama o geriye kalan % 50 var ya hani şu apolitik olduğunu düşündüğümüz kesim. İşte onlar ayaklandı. Hakkını aradı sokaklara döküldü. Çapulcu dendi.... Hakarete uğradı şiddet gördü ama diren di... ve direnmeye devam etti. İşte bu beni çok mutlu etti. Sesini çıkartmaktan korkmayan geleceğine sahip çıkan Türk gençliği Atatürk'e yakışan Türk gençliği onlara ne kadar teşekkür etsek az . Onlar sayesinde üzerimizden ölü toprağı kalktı. Silkelendik... ve umarım hani hep diyorlar ya "sandık ta cevap verin" diye işte o sandıkta cevap vereceğimiz için.
Ben keyifli keyifli birşeyler bulup yazarken yazamaz oldum. Yeni yeni yazayım diyorum ama olmuyor.
Bari komik bir kaç foto paylaşayım da ısınayım dedim.............






 Şaşı ve sinirli ............. İnsana benzemiyor mu?




 Maymun işte ............... Bu da arsız bir çocuğa?





Nesli tükenmek üzere enteresan..................Bunu insana benzetemedim işte.

Neyse şu günleri atlatalım ............. gerisi gelir. Ölen direnişçilerimiz çapulcularımız için ailelerine sabır diliyorum. Mekanlarının cennet olduğuna ise eminim .... Sonuçta hepsi hakkını arayan gencecik çocuklardı.
Yaralanan, gözünü kaybedenler için acil şifa ve sabır diliyorum. Biliyorum ki onların, yakınlarının ve biz geriye kalan çapulcuların bedduaları yerini bulacak. İlahi adalet varmış diyeceğiz. Eminim az kaldı..............

4 Temmuz 2013 Perşembe

Romantic Road -Final

Salzburg'a yağmurla geldik. Odaya eşyaları atıp hemen kendimizi sokağa attık. Merkez 5 dk yürüme mesafesi. Sağanak yağmurda şehri keşfederek ıslanarak vakit geçirdik. Ve bize tavsiye edilen restaurantı ararken kendimize bir de bar bulduk. Hoş bir mekan ve kendi kendimize karar verdik " yok yoook burası çok in olmalı " deyip yemek sonrası uğramak üzere ayrıldık kapısından.
Bulduğumuz restaurant yine bizim tam istediğimiz oldu. Sıfır turist ve kaliteli yerli müşteri. Duvarlar mekan sahibinin müşterisi olmuş ünlülerin resimleriyle doluydu ama kendimi şey gibi hissettim - mesela bir japon gelse bizim şu duvarları foto dolu olan kebapçılara gitse resimlere gayet Fransız kalır ya heh işte aynen o.
Ünlüler dünya çapında değil ama Avusturya için kıymetli insanlar olmalı.
Yakışıklı suratsız garsonumuz bize güzel bir şarap önerdi Schnitzel i inatla Salzburg da yeme kararı vermiştik. O malesef benim için hüsran oldu diyebilirim ama yine de dostlarla yenen her yemek gibi o da çok güzel bir akşam dı.
Bir de komik bir durum var dı : kocaman bir masa sadece erkekler var ve acayip gülüyorlar. İçlerinden bir tanesi zavallı beyaz ispanyol paça pantalon üzerine önü fırfırlı pembe bir gömlek giymiş. Daha doğrusu giydirilmiş.Meğer bu zavallı damatmış ve o gece de onun bekarlığa veda gecesi. Adet üzerine arkadaşlarının getirdiği kılıkları giyip orada bulunan tüm kadınlara kırmızı gül verip sohbet etmeliymiş.
Bizi sona sakladı güllerimizi verdi..önce utangaç olan sonradan bir çözüldü çenesi bir düştü........... bu arada arkadaşları onu seyredip haline gülüp duruyor. Eğlendik komikti. Bir de onun sayesinde anladık ki bu bizim THY gerçekten iyi çalışıyor. İstanbul dediğimiz an bize - biliyormusunuz artık THY Salzburg a direct seferleri var dedi. Evlendikten sonra mutlaka gelecekmiş. Kalktığımızda yağmur dinmişti. Yine yürüyerek bizim Carpe diem 'e gittik. Bu gerçek adı bizim yakıştırmamız değil bu arada.....
Önce dişarıda bayaaaa oturduk sonra içeride masa bulunca içeri geçtik İnsanlar güzel kaliteli, müzik güzel mekanda şık yani geceyi sonlandırmanın güzel bir yolu oldu. Yürüyerek otele döndük ölü gibi uyumuşuz.
Sabah organik meraklısı otelimizde güzel bir kahvaltı edip hemen kendimizi sokağa attık. Şehir trafiğe kapalı ve maraton başlamış. Kaldırımlarda müzik grupları hava güneşli yani Salzburg sanırım bir daha gidelim diye bize çok güzel veda etti.







Mozart Müzesi mutlaka gezilmeli.







Meşhur ayakkabı tokaları ve aksesuarları.





Ve meşhur peruğu.


Mozart'ın çalışma odası. Özel eşyaları müthiş korunmuş. Mektupları herşeyi ama herşeyi sergileniyor. Kıymet bilmek bu olmalı diyor insan.


                                           Bu da bahsettiğim cafede ki güzel kahve molamız.


Mozart'ın evini ve müzesini gezdik. Hani şu meşhuuuuur Mozart çikolatasının orjinalini yani gümüş üzeri mavi yazılı olanını alıp bir cafe de kahve molası verip hemen otele döndük. Salzburg kapalı olan mağazalarından anladığım kadarıyla alışveriş yapılası bir şehir çok şık şeyler gördüm ama kedi çiğer hikayesi gibi kapalı dükkanların önünde bakakaldım :((
Otelden ayrılıp yola koyulduk akşam üzeri olan uçuşlar iyi oldu. Munih ten döndük ama tabii şehri hiç görmeden etrafından otobanla dolaşarak alana vardık.
Alanda keyifle dolaşıp birşeyler yedik. Kuşkonmaza veda ettik sosis paylaştık ve şaraplarımızı da içtik. Güzel bir tatildi. Romantic Road macerası da burada son bulduuuuuu.
Gecikmeli son gün yazım için mazeretim var malesef ülkemdeki olaylar. I was capulling. Sabah 4 lere kadar Tv ve bilgisayar önünde olup olayları seyredip paylaşıp. Kudurduk durduk. Hepimiz için hayırlısı diyorum. Ve tekrar söylüyorum bazen insan sorumluluklarını arkada bırakıp dostlarıyla bir yerler kaçmalı. İnanılmaz bir doping oluyor benden söylemesi.