30 Mayıs 2014 Cuma

2 Film Tavsiyesi




Bu ara iki film seyrettim ve paylaşayım dedim. Birincisi benim ağır ve gri renkli dediğim filmlerden. Ama çok güzel film. Gerçek hikayelere bayılıyorum hele filmin sonunda hikayenin asıl karaterlerinin resmi ve bugün ne yapıyor oldukları yazmıyor mu... Bayılıyorum. Bu film The Railway Man Colin Firth ve Nicole Kidman filmi.
 Gerçekten etkileyici film. Hele Colin Firth ün oyunculuğu .........Seyredin derim.




İkinci seyrettiğim film ise The Big Wedding Resimde gördüğünüz gibi kimler kimler oynamıyor ki. Susan Sarandon benim filmlerinin tamamını alıp koleksyon yapmak istediğim oyunculardandır. Robert De Niro tartışmasız.zaten. Diane Keaton ın ise genelde aynı karakteri canlandırıyor aslında oynamıyor da kendisi gibi davranıyor sadece hissi verir bana ama tüm filmlerini zevmişimdir. Çok gülerim . 
Anlıyacağınız bu film de benim şey dediğim türden. Hafif  ve yapımcı demiş ki bir kaç kocaman isimleri alayım (gişe garanti olsun) ehhhh bu oyuncularda demiş ki hafif film yani ödül falan getirmez ama gelir olsun hem de eğleniriz.
Ama hafif derken yanlış anlaşılmasın seyretmesi kolay anlamında hafif yoksa tatlı bir hikaye gülmek garanti ehhh oyuncular da ortada.Şu sıkıcı haberler ve günlük sıkıntılardan arınmak yada birkaç saatliğine kaçmak isterseniz bunu da seyredin derim. Enjoy...............

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Fears



Böyle projelere bayılıyorum. Bizde de olsa diyorum. Ama biz çekingen milletiz öyle gidip cart diye yazmak kolay gelmez bize .... Hele hele duvar boşsa iş iyice zor gelir bize. Bekleriz, biraz kalabalıklaşsın öyle gider yazarım deriz.
Varsayalım tabela doğru söylüyor ve bizim korkularımız günlük olarak silinecek ne yazardınız ?
- Sevdiklerimden birisinin sağlığına birşey olması
- Çocuklarımın üzülmesi
- Başarısız olmak
- Zamansız gelen ölüm
- Çaresiz hastalık
...............................ayyyyyyyyyyyyyyyyyy say say bitmez.................Şimdi bu duvara yazınca bu korku değil tehlike yok olacaksa tamam yoksa zaten bu korkular ben de saplantı değil yani hayatımı etkilemiyor ama ortadan kalkacaksa bunlar kalksın.
Bir başka pano da ben hazırlasım ve üzerine yazsam : DİLEKLERİNİZ HERGÜN GERÇEKLEŞECEKTİR
İşte o zaman ne yazardınız.
Ben :

- Dünyada ki tüm insanlar çok sağlıklı olsun, hastalar acilen şifa bulsun.
- Herkes bolluk ve bereket içinde yaşasın.
- Herkes mutlu olduğu işlerde çalışsın.
- Öğrenciler hedeflerine ulaşsın.
- Kötülükler bizlerden uzak olsun hatta yok olsun.
- Kötü niyetli insanların aklı başına gelsin ve adam olsun :))
- Hayallerimizin tamamını gerçekleştirebilelim.

Kendim için ise:

- Çocuklarım hayallerini gerçekleştirip çok mutlu bireyler olsun.
- Hayal ettiğim tüm seyahatleri gerçekleştirebileyim.
- Seramik atölyemi kurup çalışmalarımı deli gibi satayım , siparişlere zor yetişebileyim :))

Siz ne dersiniz? Ne derseniz gerçek olsun :)


Terbiye



Tv sayesinde tanıdığım ilkbaşta yorumları abartı gelen bir Prof. Sayın Prof.Dr.Üstün Dökmen'i artık çok sevdiğimi tüm kitaplarını okuduğumu söylemem lazım. Evet hala yavaş anlatıyor ama haklı o anlamayana yada anlayamayana da anlatıyor bunu unutmamalı.

Terbiye hakkında ne doğru tespitler yapmış. Çok önemli evet biliyoruz aileden geliyor ama eğer aileden gelmemiş se insan hiç mi kendini geliştirmez.......... hiç mi düşünmez işte bu tipler beni sinir ediyor.

Bir de extra çıldırtan şu : - konuşurken çok bilir ....hani kendine yapılsın kudurur ama başkasına gelince pısssss  işte bunlar.......... bu tip insanlar.

Bunlar beni yoruyor. Eskiden çok incinirdim şöyle desem böyle dese diye kafa yorardım artık büyüdüm anladım ki ne dersen de nato kafa nato mermer.......... Ama olmuyor yine de olamıyor durup durup ne ayıp etti. diyorum. Kabullenemiyorum terbiyesizliği, arsızlığı.
Etrafımda hep ince , kibar ve düşünceli nazik insanlar olsun istiyorum am olamıyor. e ben  de yoruluyorum.
Birbirimizi yormamak ve kırmamak üzere güzel bir haftasonu diliyorum ...................

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Soma - Türkiye




Öyle kötü günler geçiriyoruz ki ...........Yine felaket.....yine rezillik..........yine ahlaksızlık........yine hırsızlık......yine şerefsizlik.....yine yalancılık...................................
Türklüğümüzle gurur duyarız ya hani bu ara hiç duymuyorum. Neden mi? Aziz Nesin çok haklıydı az bile söylemişti nur içinde yatsın. Aptalız aptal. Cahiliz bununla yetinmeyip cahillikten sıyrılmaya çalışmıyoruz bile.

Bir filmde duydum adam diyor ki : - Ailem beni hep inek gibi büyütmek istedi ama ben uymadım hep karşı çıktım. Onlar hep istedi ki önüme konan yemeği yiyip içeride bir odada sessiz durayım . Olmadı , yapamadım.

Bizde aynıyız önümüze konanı yiyor, sessiz sessiz o aptal kutusundaki aptal programlara bakarak yaşayıp gidiyoruz. Uyanmalı ve hayatın ziyan olduğunun farkına varmalıyız. O inekten farklı olduğumuzu hatırlamalıyız. Hakkımızı aramayı bilmeli, canımızın kıymetini bilmeli, bazı değerlerin kıymetini unutmamalı.
Bizde halk eziliyor, hakkı yeniyor,hakkını arıyamıyor,ses çıkartırsa gözaltına alınıyor evet farkındayım üst üste yazınca daha korkunç gözüküyor ama doğru.
Şimdi bir yabancı bu yazıyı okursa der ki : - eee hala ne buluyorsu orada terk etsene..........
Anlamaz anlıyamaz ............anlatama da zaten. O kunuyu geçelim ....
Korkunç bir maden patlaması yaşandı. Yazı işlerinden anlamam içimi döktiğim bir sayfa burası. O kadar çok şey yazmak istiyorum ki.......... yazsam ne oluru düşünmekten yazıp yazıp siliyorum. Sonuç : Para için hepsi para......... Ama insan birara bi doyar. Doyun artık yeter...........


Nereden nereye ........... Bu iki resimde gördüğünüz çalışmalar Mark Flood adlı bir sanatçıya ait. İkisi de tam bugünler de Türkiye için yapılmış sanki................Anlıyana................

8 Mayıs 2014 Perşembe

Dapper Dan neymiş :)

Marka merakı bence bir hastalık. Bu konuyu şöyle masaya yatırsak sosyolojik açıdan girip psikolojik açıdan çıkar, konuşa konuşa, örnek vere vere bitiremeyiz. Bizim insanımız şöyle böyle demek kolay ama iş uluslararası boyutta. Ama bilinen şu ki zaten bu merak sadece ve sadece kırolarda var. Hem de uluslararası boyutta iş böyle. Her milletin kırosu var ve genelde hepsi marka meraklısı.

Şimdi sevmek ayrı, seversin gücün yetiyorsa alırsın kullanırsın zaten ona bir sözümüz yok. Ama sırf sahip olabilmek aşkıyla yanıp tutuşup gücün olmadığından kalkıp gidip sahtesini almak işte benim bahsettiğim merak bu oluyor işte bu kıroluk oluyor. Bu arada kro mu kıro mu ....?

Neyse bu (meraklılar diye analım artık ayıp olmasın) meraklılar ciddi boyutta sahte imalatçı üretmiştir. Türkiye'de ki sahte imalatçılar zaten durdurulamaz boyutta. Ben Amerika'da ki imalatçılardan birisini internetten buldum paylaşayım dedim.
1980 lerde Harlem'de bulunan Dapper Dan. Bu sahte baskılı kumaşları alıp kişiye özel imalat yaparak iyi paralar kazanmış. Şimdi resimleri paylaşacağım ve gülmekten kırılacaksınız. Müşteri listesi ise hayli kabarık ve birçok ünlü de var mesela : Run DMC, Mike Tyson, Salt and Pepa, LL Cool J , Bobby Brown . Dapper Dan 'ın mağazasında saatlerce kalıp alışveriş yapmışlar. 8 yıl açık kalan mağaza 24 saat açık kalırmış.

 Bu montun Moncler versyonları dolu güzel ülkemde ...............



Kapalıçarşıya gidince insan yaratıcı çakma spor ayakkabılara inanamıyor. Bu da ne ki ......

 İşte meşhur mağaza bu :))


 Mike Tyson için özel üretim bir şaheser..........


Biz de dalga geçiyorduk, motorunun minder derisi bozulmuş olan bir sevdiğimize diyorduk ki sana GUCCİ kaplatırız bir de kask alırız................ Meğer neler varmış.

Şimdi bir gerçek var bizim imalatçılarda Dapper Dan i aratmıyor. Hem design aşamasında hem de ünlü müşterileri açısından.  :)




2 Mayıs 2014 Cuma

Things that make me feel............

Thanks............. Thanks......... ama neye sanata. Film seyretmeyi severim. Kendimce seçiciyim. Ama açık konuşmalıyım ki hani şu donuk donuk bakan sisli karanlık ortamlarda geçen, cümlelerin yavaş yavaş ağızlardan çıktığı, hele hele sonunun  insana "pat diye bitti.....eeeee bu ne şimdi " dedirten filmler var ya işte onlardan hoşlanmam. İstedikleri kadar bilmem ne festivalinde ödül almış olsun yok onlar bana göre değil.

İşsiz modum da yeni bir hobim var sabah 11 matinesine tek başıma gitmek ve kaçırdığım filmleri ise evde seyretmek. Bugün rekor kırdım evde üst üste iki film seyrettim. İkisi de hoş. Seyredin derim.



1. Film : Butler

Film zenci sorununu işlerken iyi oyunculukla tatmin ediyor. Forest Whitaker çok sevdiğim oyunculardandır ve bence her rolün istesinden gelir yani onu anlatmaya gerek yok aslında ve başrolde. Diğer oyuncu Oprah Winfrey oda benim takip ettiğim tatlı Tv culardandır. Ama bende Hümeyra hissi yarattı demeliyim. o da nereden çıktı ne alaka demeyin : Babam, "Babam ve oğlum " filmini seyredince şunu söylemişti : "-yahu bu Hümeyra senelerdir kendini şarkıcı zannetmiş aslında o ne müthiş bir oyuncuymuş " Çok hak vermiştik şarkıcılığını takdir etsek te keşke daha çok film çevirse demiştik işte aynısını Oprah için hissettim bir Tv cu ne müthiş oyun çıkarmış inanamazsınız süperdi. Yani diyeceğim şu ki bulun seyredin pişman olmazsınız.
 
 

2. Film : Enough Said

Bu film de ise iki tane daha sevdiğim oyuncu başrolde . İlk önce yaklaşık bin sene önce deliler gibi hiç kaçırmadan seyrettiğim sonraları ise 1-2 kere tekrarlarını seyrettiğim "The Sopranos " dizisinden sevdiğim başrol oyuncusu yakınlarda vefat etmiş olan James Gandolfini başrolde. Çok iyi oynuyor. Hatta bir ara yok oynamıyor acaba kendi hayat hikayesi mi? yazar o mu? kendini mi oynuyor? dedirtti. Nur içinde yatsın .............
İkinci ise yine binlerce sene önce deliler gibi seyrettiğim Seinfeld dizisinden hatırlayacağınız Julia Louis-Dreyfus hani şu dizinin tek kadını o da çok tatlıydı .Bu filmde şöyle hafif keyifli birşeyler seyredeyim derseniz işte o zaman seyredin diyebileceğim türden. Yani enjoy..........
Things that make me say : Thanks god ....... Hayattan keyif alabilmek o kadar da zor değil aslında keyifli bir film , güzel müzik, iyi kitap, hatta masmavi gökyüzünde güzel gözüken bulutlar............... Enjoy işte.