31 Mayıs 2011 Salı

Güzel bir alıntı ve benim yorumum........



Son okuduğum kitap : Cem Mumcu'nun Kendine Bakma Kitabı müthiş bir kitap. Şiddetle tavsiye edilir. İşte ondan bir alıntı yapacağım. "Sorsak ne iyi olur " Soruları adlı bölüm bana burada paylaşmalıyım dedirtti. Yazar bu bölümde "sorsak ne iyi olur" dedirten soruları paylaşmak istiyor hatta daha sonra okuyucununda kendi sorularını paylaşmasını istiyor. Şimdi birkaç alıntı yapacağım.
- Neden "O" olmak istediğimizi sorsak.
- Olmak istediğimiz yere giden yola koyulmuş muyuz acaba , diye sorsak.
- Başımıza gelenlerin neden geldiğini sorsak.
- Başımıza mı geliyor , biz mi başımızı oraya götürüyoruz diye sorsak.
- Başkalarını değersiz kılarak kendimizi neden değerli hissettiğimizi sorsak.
- Onlara eklediğimiz eksinin bize nasıl olup da artı olarak eklendiğini sandığımızı sorsak.
- Belki de en çok niye kendimize soru sormadığımızı sorsak.
- Bu yazıyı okurken , çözüm önerisi olmadığı için neden rahatsız olduğumuzu sorsak.



Ben bu kitaba zaten bayıldım sindire sindire okuyorum. İçime çekiyorum resmen. Her cümlesini dövme gibi ihtiyacım olan yerlerime işliyorum. Bu bölümde ki sorular çok yaratıcı yada belki okadar da yaratıcı değil aslında. Sadece ilk telafuz edilişi olmuş, hepimizin içinden geçen sorular. " İçe sesleniş" demiştim ben bu kitap için, yazar "senle sen arasında " diyor. Ben bir yorum daha ekleyeceğim " İçinizde ki  ses artık dile geliyor."





Şimdi gelelim kaçınız nirvanaya ermiş. Bakalım kimlerden sorular gelecek. Ama dürüst, yani geçiştirmece olmayan, gerçekten içinizden haykıran bir soru olsun. Ben biraz ukala gözüktüm, yanlış anlaşıldıysam özür dilerim. Tek sebebim yazara olan hayranlığım ve gerçekten içimde hissetmem. Böyle burnu havada gibi oldum ama öffff beni bilirsiniz art niyet yok asla yok. Herşey dürüst, kıvırmakta yok. İşte benim iç sesim :
- Neden ben ?
- Empati yapmak gerçekten bu kadar zor mu?
- İnsanlar maddiyata dayalı kazançlarıyla nasıl böbürleniyorlar? Bu onlara nasıl bir haz veriyor ?
- Hayatta gerçek başarı onlara göre sadece "o" mu ? Yoksa içten içe diğer eksikliklerini parayla kapatıyorlar ?
- Gerçekten dostum musun ? Yoksa hepsi yalan mı ? ( Böyle bir paranoyam yok ama bir anda bu soru çıkı verdi. Kimi düşündüm bilemiyorum.)
- Mutluluk bu kadar kolay mı? Neden herkes başaramıyor ?

26 Mayıs 2011 Perşembe

Foto Foto .....Foto............



Yeni moda artık doğuranların tamamı sanki kaset çıkartacakmış gibi önceden foto çekimine gidiyor. Sonra olay esnası ilk saniyeler derken ciddi bir sektör oluştu. Bizim zamanımızda bunlar yoktuuuuu.... diyebilirim aslında ama işin aslı kızımda yoktu , oğlumda da boşver dedim. Şimdi pişmanım keşke benimde olsa....   : (( Ama ben farklı isterim, öyle fabrikasyon iş sevmem benim ki özel olmalı "aaaaaaaaaaaaaaaaaaa" dedirtmeli. Artık kısmet. Şimdi vereceğim örneklere aşık oldum ve doğuracak olanlara, yakınları doğuracak olanlara duyurulur. Neyse ki bize bir kız bir de oğlan gelecek yakında, artık onlar faydalanacak bizden geçtiii... Hele kardeşli olanlara aşık oldum. Hani yeni gelenin heyecanı ile abla yada abi unutulmasın kıskanmasın paniği yaşanır ya işte müthiş çözüm. Hem başrolde hemde şefkatli ve koruyucu rolde......
Bu dünyanın en tatlı öpücüğü değil de ne?
Koruyucu tatlı abla ve fonda başrol baba................
Hepsi birbirinden tatlı değil mi? Ama bence bomba olan pozu sona sakladım.........Ta taaaaaa.........
Resim resmen konuşuyor : BEN ONLARIN ESERİYİM.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Ne kibar bir uyarı.........

Anlayana sivrisinek sazzzz..............bir de bazı hayvanlara davul zurna az.........................

20 Mayıs 2011 Cuma

FREE Ai Weiwei.......

Sanatçıyı susturamazsınız. Sanatçıyı alıp hapishaneye kapatsanız. Sanatı susmaz. O yine sanatçının sesi olur. Çin hükümeti "ekonomik suç" gibi bir hikaye ile Ai Weiwei'ı 47 gün önce paldır küldür ortadan kaldırdı. Daha bir kaç gün önce eşiyle görüştürdüler. Şimdi bu kim demeyin. O bir sanatçı hemde işleri çok önemli yerlerde sergileniyor.
Dünyanın dört bir köşesinden ses geldi ama Çin hükümetinden yorum yok. Şimdi ben sanatçının bir çalışmasından bahs edeceğim. 100.000.000 adet ayçekirdeği yapmak hemde bunu porselenden yapmak. Nasıl bir çılgınlık bu çekirdekleri de götürüp Tate Modern de sergiledi. Bir yangında ölü sayısını gerçek sayıdan çok farklı açıklayan hükümete tepkisiydi bu işi.
Sanatçı çekirdeklerinin üzerinde duruyor.
İşte çekirdekler inanılmaz değil mi? Ama çok güzel bir tepki de Tate yetkilileri vermiş. Üzerinde "Free Ai Weiwei" yazan flyerlar serpmişler çalışmasının üzerine ve müzenin belirli yerlerine. Bir başka çalışmasını da Amerika da sunuyor. Su damlası adlı çalışması içinse kocaman mavi porselen 100 damla yapmış.
Sanatçı bir provokatör. Karşı çıkıyor ses çıkartıyor ....Hem de hiç çekinmeden.
Ama sonuç....
Çin hükümeti dünyanın heryerinden tepki aldı. Dünya ses verdi..... Düşünüyorum da bizim hükümet yapmaz ama böyle sanatçıları susturmaya çalışsa yada kendinden farklı düşünen gazeteci olsun asker olsun kim olursa onu aniden misafir etmeye kalksa ses çıkartan olur mu ?
Olsun, olsun kimse susmasın. Ai Weiwei serbest bırakılsın sanatını icra etsin. Sevenleri onu bekliyor.....

18 Mayıs 2011 Çarşamba

RİCA .....

EYYYYYYYYYYY TAKİPÇİ,

DUY SESİMİ VE ARADAN YORUM YAP YAHUUUUUUUUUUUU.

HAYAT 1 KERE...............

EVET.... Hayat sadece 1 kere. Reenkarne ol geri gel, ok doğru olabilir. Ama gidip geri gelen var mı ? Anlatan var mı ? "Bak bu gelişte , geçen sefer ki salaklıklarımı yapmıyacağım " diyen var mı ? E yooook. Varsada kimse kaale almıyor. Huuuuuuuuuuuuu hayat 1 kere..............
Mümkün olduğu kadar ne istiyorsak yapmalıyız, ertelemeden hemde. Yarın olmasa da gelecek sene olmayabilirim demeliyiz kendimize.  Ben bu sabah malesef acı bir haberle güne başladım. Bir arkadaşım kardeşini kaybetti. Trafik kazası bir gece önce ve anında ölmüş. Öğleden sonra cenazesine gittim. Sevenleri perişan ..... Puffff .uçtu gitti. Melek oldu. Gencecik çocuk. Cenazede bir ara kendi kendime düşündüm : Budur işte, nereden baksan en fazla 2- 2.5 saat süren bir camii seramonisi ve mezarlık. Bu kadar. Hırlı hırsız kimsem neysen hiiiç fark etmez rota belli. Elinde değil kimse de uzatamaz zaten. Arkada acılı eş dost ve akraba bırak ve git.
Yaşlanarak öleceğimize dua ederek diyorum ki :  Umarım hiç birimiz zamanımızın geldiğine inandığımızda hayatımızı tartınca mutsuz olmayız. Keşke demeyiz, aksine ohhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh be ne güzel yaşadım ne şanslıydım. Hayattan ne dilediysem yaptım, yapabildim.deriz.
Hayata bu Türk gibi dil çıkarıp, dalga geçebiliriz ve heeep mutlu olup etrafımıza da mutluluk verebiliriz. Yani küs gitmeyiz umarım. Ertelemeden, elimizden geldiğince kendimiz için, mutluluğumuz ve ruh sağlığımız için gönlümüzden geçen herşeyi yapmalıyız.
An ı yaşamalıyız. Yakalamalıyız hayatı. Biliyorum içinizi kıydım biraz ama söylemem lazım dı. Bugün bunları paylaşmak istedim  ...........UNUTMAYIN...... Hayat sadece 1 kereymiş ve her anı çooook kıymetliymiş.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

ORTAYA KARIŞIK......

Hiç sevmem ortaya karışık söylenmesini ama bu gün böyle sorrryyyy........ Hem kafa karısık hemde birşeyler paylaşmak isteyince işteeeee ortaya karışık...........
Bu yukarıda ki heykele bayıldım paylaşmak istedim.
Bu rahipleri ayrı seviyorum. Şöyle holistic halleri huşuuuu içinde tatlı tebesümle dolaşmalarının yanı sıra yaratıcılıkta sınır tanımamalarını görmek ne hoş. Doğaya ve cebe zarar vermeden işini halletmek fena mı ?
Dünyanın öbür ucuna ışınlandık ne diyelim ...!!!
Cannes film festivali ............Şu zavallı adamları ne hale sokuyorsun. Kimbilir kaç saattir itiş kakış bekleştiler o fotoları yakalayabilmek için. Hayır, işin komiği eve gidince konu komşu toplanacak hanım çay koyacak ve       " bakıııın ben neler çektim " mi diyecek. Nasıl bir haz ? , ıııııııııııııı  tatmin.?...........
Ama el elden üstündür. Bazıları sanatçı ve filozof ne şanslıyız. hoş bir çalışma ......
Ve finallllll . Doğasına aykırı. Bayıldım yaratıcı fikir. Print edip heryere yapıştırmalı. Malum mevsim dolayısıyla diet zamanı geldi de geçiiiiiiiiiiiiiiiii...............

15 Mayıs 2011 Pazar

KURAAABİYE T...İB, KURABİYE T..İB , KURABİYEEEEE T...İB.......





Bugün İstiklal Caddesindeydim. İnternetime dokunma meetingi vardı. Çok kalabalıktı helal olsun diye diye yürüdüm. Yanımda da 9 yaşındaki kızım. Ona neden niçin anlatmaya çalışırken çok keyif aldım. Gençler bilinçli umarım bu hareket ses getirir ve filtreleme palavrası yalan olur. Bu fotoyu cepten çektim kanunen kişilik hakları yüzünden suç işlemiş olabilirim ama art niyet yok, takdir dolu bir yazının malzemesi ve  ispatı oldunuz, af ola.

Süper tezahuratlar vardı yazamam ne olur ne olmaz. Kurabiye T...ib, kuraaaabiye T...ib diye inledi cadde. Harikaydı akşam haberlere falan çıkmış olabilirim kamera doluydu etraf. Dokunmayın işte internete , özgürlüğe, bizi kara çarşafların karanlığın dibine atmaya çalışmayın. Bırakın haberleşme ve bilgi edinme hakkı korunsun kişilik haklarına aykırı iş yapmayın. Yapmaya çalışan ülkelerin hali ortada. Sansürün bu güne kadar kimseye faydası dokunmamış size mi dokunacak ? Öffffffffffffff işte böyle sıkıcı ama olsun duyarsızlar olsa da duyarlı gençlik var emin adımlarla geliyor. Ne mutlu.....

12 Mayıs 2011 Perşembe

Huzur .....

Anneler günü hediyem özelim aslında buradan paylaşmak bana yakışmadı ama bana mutluluk ve huzur veren şeyleri sizinle paylaşmak için yazıyorum. Yoksa yazdıklarımın hiçbir akademik durumu yada ciddiyeti yok. İşte anneler günü hediyem. Aşık oldum . Hayatım boyunca irili ufaklı çok budham oldu. Bana her zaman huzur ve mutluluk verir. Sebebini araştırmadım ama gel de reenkarnasyona inanma ? Mutlaka bir geçmişim olmalı Budhayla yoksa Budist falan değilim ki... Önceki hayatıma karar veremedim gitti Budhist, Kızılderili, Perulu, Tibetli, İtalyan ne bileyim belki hepsiydim. Ama gerçek şu ki Budha yı seviyorum. Akşam kucağında mum yakınca güzelliğine güzellik katılıyor. Niyetim keyf etmekse hep mum yakarım zaten. Pazar akşamı arabada uyuyakalmış çocuklarım ellerinde paketle beni bekliyordu. Uyanıp tutturdu Derin aç diye. Ama paket kocaman hadi evde açalım dedim. Eve gelip açınca tekrar aşık oldum çocuklarıma, sevgilime ne mutlu bana .....
Huzur çok uzaklarda olmuyor bazen.... Uzaklara gitmeden burnumuzun dibinde bulmak yada bulabilmek ne şans. Elimde şarabım ve bu mumu seyretmek .....İşte bu aralar bana hayatımda huzur veren yenilikler. Tavsiye ederim birer Budha edinin, mümkünse mum taşısın. İnanın tüm stres sıkıntı hepsini alıp yok edecek. Denendi, onaylandı.Biline....
Huzuru uzaklarda bulup geldim  ya ....Orada gördüğüm güzellikleri de paylaşmazsam olmaz. Bu İtalyanlar zevkli, keyifli insanlar. Neşeliler bir kere bunu da müthiş bir enerjiyle yayıyorlar etraflarına. Şimdi bu yukarıda ki resmin nesi var demeyin. Atlamayın güzelliği, sonuçta bu bir sokak satıcısı sadece kestane satıyor ama şu şıklığa bakarmısınız....? Adamlar tezgahını bile sevimli yapıyor. Campo di fiori'de  pazara gittik mantar satıcıları kendi tezgahlarından önde ayrı bir tezgah yapmış yolun ortasına. Bu tezgahta krakerler bir kasede, imalatı olan mantar karışımları diyeyim mutlaka denetiyor. Hemde keyifle sunuyor sınırsız sunuyor bir de şarap tavsiye ediyor. Benim tespitim şu : Biz de anadoluda köylü pazarinda bu keyif var ama büyük şehirlerde herkes mutsuz ve suratsız. Hem birşey satmaya çalışıyor hem de alıcıya ters davranıyor. Umarım düzeliriz.....
Gelelim keyifli bir sonaaaaaaaa. MOZZARELLA PEYNİRİİİİİİİ............... Efendim bu foto utanmadan bir restaurant ta çekildi. Dayanamadım utanmadan zoomladım. İtalyan bayrağı resmen. OBİKA işte adres budur. Komisyon falan aldığım yok inanın. Ben orada denedim ve bayıldım tavsiye ederim Kanyon'da açmış bile haberim yoktu. Mutlaka deneyin derim...........Have fun ...........Peace & Fun......

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Kitap Kurdu....

Eskiden çok daha fazla okuyabilirdim. Hatta yatmadan kitap okumazsam olmazdı. Ama yatınca baş ucumdaki lambadan rahatsız olan bir eş ilk sekteyi vurdu. Sonra çoluk çombalak derken okuma oranım düştü. Ama olsun yine de zorluyorum. Bitirme sürem çooo kkkk uzasa da kitap okumaya devam ediyorum.
Buradan kitap kulübü kuralım teklifim hiç cevap alamadı. Anlaşılan kimsenin niyeti yok. Ama tekrar ediyorum çok hoş fikir ............Neyyyssseee ben Elif'i yarıladım rapor sunmak isterim : Müthiş zaten yazarın fanıyım ama bu kitabı bitmesin istiyorum. Çok yavaş okuyorum içime çekerek.
Bu gün bir kitap daha alıp başladım : Cem Mumcu'nun Kendine Bakma  Kitabı . Daha çok başındayım ama bazı kitaplar hemen kendini belli eder ya hani. İyi ki almışım dersiniz bu da onlardan. " senle sen arasında " diyor yazar. Gerçekten öyle içe sesleniş. Tavsiye ederim.

10 Mayıs 2011 Salı

MOZZAFİATO ROMA......*


Gittim, gördüm, geldimmmmmm. Ama ruhumu orada bırakıp geldim. Roma .............
Uzun zamandır plan yapıp bir türlü gerçekleştiremediğimiz bir hayal gerçek oldu. Ve üniversiteden 4 kız toplandık. Koca, çocuk, iş ne varsa satıp kaçtık. Çok ihtiyacım vardı ve EVET ilaç gibi geldi. Daha önce bir kaçkere gitmiş olmanın rahatlığıyla dolaştım.  Bir kere münferit gittik. Proje adım adım hesaplandı. Gayet jet set bir tur ayarladık. İş karar verip planlı olmak. Tarihimizi önceden belirleyince uçak ve 5 star bir otel uygun ve hesaplı oldu diyebilirim. Navona meydanının hemen arka sokağında güzel bir suit paylaştık. Plan 3 kişilikti biz üçümüz aynı adada kaldık. Son anda katılan  bir arkadaş ta tek kaldı.

Bu yukarıda gördüğünüz resim yatağımın yanındaki camdan bakınca görünen cafenindir. Gece olunca insanlar sokağı dolduruyor. Ve en önemlisi turistik değil sadece yerlilerin geldiği bir bar. Aslında bizim otelin 3 kenarıda böyleydi. Müthiş eğlenceli bir sokaktı. İnsan trafiğe kapalı zannediyor ama aslında açık ve korna çalan yok. İnsanlar sakin sakin yayanın yürümesini bekliyor. O çatlak Roma trafiği eskide kalmış hepsi sakin. Sanırım trafik canavarlılığını bize bulaştırıp kendileri hastalıktan kurtulmuş.

Benim gözümden Roma'yı paylaşacağım sizinle. Bu fotoyu  tek başıma dolaşırken çektim. Navona meydanı ve fonda ona bakan 2 teras . Cennet gibi, zaten bu İtalyanların terasları yeter .
İlk önce turu detaylandırayım. Perşembe - Pazar olay sadece budur. Ben sabah uçtum. Arkadaşlarım sa aynı günün öğleden sonrası uçtu. Pek te fena olmadı hani. Sabah 11 de oteldeydim sürpriz yaptılar odanız hazır dediler. Hemen acele bir şekilde yerleştim ve kendimi sokağa attım. Roma ile başbaşa aşk yaşadık . Özlemişim doğrusu. Ben zaten İtalya'ya hayranımdır ve hatta daha önceki hayatımda oralı olduğuma inanırım. Roma'nın yeri ayrıdır kim ne derse desin.Tek başıma deliler gibi yürüyerek içime sindirdim. Akşam kızlar geldi ve aynı tur sil baştan. Hepimiz daha önce geldiğimiz için klasik turistik rotayı yapmadık. Bir anda yerlisi olduk. Bir de ukalalık çöktü . Yorulup ta aramızdan biri şurada oturalım mı ? dese hemen cevap veriyorduk " Yok yahu orası çok turistik boşver." Sanki biz neysek......
Ama kesin olan bir şey var dersini çok iyi çalışmış profosyonel turistlerdik. En önemli kuralımız turistlerin gitmediği Romalıların favorisi olan yerlerde yemek ve içmek. Seçimlerimizin tamamı muhteşemdi.

Sabah kahvaltı sonrası kendimizi sokağa atıp hep yürüyünce bir cafeye falan otururken hepimiz "ay ay ay of of of " diye inliyorduk. Bellini ve şarap başka bir şey içmedik neredeyse. Kapanış grappasız olamaz diye diye. İçtik içtik içtik....... Yemeklerde hep çok yıldız almış geleneksel yerler olunca ........... Ne diiimmmm çalış iste senin de olur.





İnsan her anından keyif alır mı ? alırrrrr. İçer, güler, gezer. Grup olarak ta anlayışlı ve uyumlu bir gruptuk. Tatsız hiç birşey olmadı. Bu konuda şanslıyız yani. Amacı hem deşarj hemde şarj olmak olunca insanın inanın tatil extra keyifli geçiyor. Bir de önemli detay Allah ayırmasın ama çocuk ve koca olmayınca insan zaten kendini bir acayip hissediyor. Hadi kızım , hadi oğlum demeden sana eeee hadi Melis denmeden tatil. Sanki elimde bir çanta daha vardı da onu bir yerlerde unutmuşum gibi bir his. Güzel yani....



Niyetim aradan aradan bu tatilimden bir şeyler paylaşmak. Hem bana öylesi daha iyi gelecek hem de size uzuuuun ve sıkıcı bir tatil yazısı yazmaktan sa kısa kısa paylaşmak istedim. Günün anlam ve önemi : I LOVE ITALY  ve gitmekten asla sıkılmadan ölene kadar gidebilirim. İsteyen herkesin de gitmesi için içteeeen dua ederim. Benim kendime has bir voodoom var tavsiye ederim. Tekrar gimeyi istediğiniz yerlerde mutlaka bir eşyanızı bırakın ben de hep işe yarıyor sadece inanın. Bu sefer de bıraktım geri gideceğim hiç şüphem yok.

MOZZAFİATO ROMA.* : Nefes kesici Roma

3 Mayıs 2011 Salı

PERFECTION..............

Zaman zaman bazı tabirler kafama takılır oldu. Yaşla falan ilgisi var sanırım. Boşluktan diyemem, inanın hiç boş değilim. PERFECTION nedir? Kime göre , neye göre kusursuz olur birşey. Herkesin kusursuzu kendine.
OK bunda hemfikiriz. Ama asıl dert insan o kusursuz tespitini nasıl yapıyor ? Neden ? yapıyor. Böyle bir dayatma yok dışarıdan. Yani kimse bize gelip " eee kusursuzluğa ulaştın mı bakiiim her konuda " demiyor. Ama insan içten içe heeep kusursuza ulaşmak istiyor. Yalan değil..... Okul dönemi en iyi okul , en iyi bölüm eee mezun oldun en iyi kariyer, en iyi maaş, en iyi tatil, en iyi araba, en iyi ev, giyim kuşam , sosyal hayat , çevre kalite bla bla bla blaaaaaaa................. Koş koş bitmek bilmeyen bir maraton adeta, en iyi tekne , en iyi emeklilik , en iyi skor ( her konuda) en iyi mezar . Sonuç kesin cennettir mekanı yahu........
Karar verdim PERFECTION IS IN YOU. Yani meali : Mutluysan herşey zaten çoktaaaaan perfect.
İş her daim mutlu olabilme sanatını nasıl icra ediyorsun ? Becerebiliyorsan ne ala....
Benim için böyle bir anda yatıyor bu PERFECTION ..............

Zamanlama da çok önemli bu konuda. yani yakalıyabilmek lazım o anı.......
Bazen kızımın yaptığı bir cup cake te ne kadar mutlu ediyor beni tahmin edemezsiniz. Justin Bieber hayranı olan lokum kızım, sanki ona servis edecekmiş gibi mutlu oluyor bu şaheserleri yaratırken. Bense bu becerikli, mutlu ve güzel kızı ben doğurdum ne mutlu bana diyerek adeta sarhoş oluyorum bu gibi anlarda.

Bazen bunun gibi gayet uyduruk bir bardakta ki çiçekler bana bu mutluluğu yaşatabiliyor. İşte budur yahu diyorum kendi kendime. Sen bu güzelliklerin farkına varıp ta mutlu olabiliyorsan , sen çoktaaan her konuda PERFECTION ı elde etmişsin diyorum.
İçimiz geçmiş kuruyup yok olmaya yüz tutmuş olsak bile şu yukarıda ki ağaç dalı gibi, manzaraya perfection vermeyi hele hele bu anı yakalıyabileni mutlu etmeyi becerebilmek üzere.
Unutmayın PERFECTION IS IN YOU.......................