30 Aralık 2011 Cuma

BUON ANNO........*


Bu kitabı bulsam etrafımda ki birkaç kişiye hediye ederdim. Kitabı okumasam da adı yeter......








I will, I will ....................bence siz de yapın.......................






Sonuçtaaaaa ............Unutmayın.....................TEMPORARY.
2012 Hepinize tüm dileklerinizi getirsin ...................Buon Anno...................*
* HAPPY NEW YEAR



29 Aralık 2011 Perşembe

Deşarj yolu ... Küfür.........

Ben küfür hiç sevmem. Seveni de sevmem. Hani derler ya - aaaa onun ağzına çok yakışıyor. Hayır efendim ben ce kimseye küfür yakışmıyor. Terbiyesiz yada ayyaş değilse.
Ama insanın sabrını zorlayan durumlarda şöyle dolu dolu bir küfür savurması çok güzel bir deşarj yoludur. Detox tur hatta tam detox içindeki tüm pisliği atar rahatlarsın. İşte bu gibi durumlarda benim en büyük ve tek küfürüm vardır ki o da............





Öküz. Evet Öküz. O nu söylemenin binbir şekli vardır benim lugatımda. Kısa ve normal ses tonuyla
" öküz " dersin şirin bile olabilir. Dolu dolu "Ökküüüüüüüz" dersin işte o zaman o acayip ağır kaçar , kaldı ki onu kimsenin suratına söyleyebilmişliğim - en azından bu güne kadar yok.
Ancak ve ancak İstanbul trafiğinde arkasından yada gaza gelip onu geçmişsem önünden dikiz aynasına bakarak " Ökküüüüüz" çekerim. Nereden geldim buralara şimdi ne yaparsan yap demeyin sakın. Bir bilgi paylaşmak için giriş yaptım sadece. 
Kaldı ki şunu unutmamalı , insanı rahatlatır içini boşaltır " Detox" bedene ve ruha iyi gelir o da fazlaya kaçmamak şartıyla.

Neyzen "Sövme Hürriyeti Apolojisi"nde bunu şöyle savunmuştur:
"Sövmek sinirleri dinlendirir. Dolayısıyla herkes için meşru haktır. Ben bu hususta hiçbir hudut tanımam... O, büyüktür sövme; diğeri küçüktür, sövme; cahildir, sövme; değeri yoktur, sövme; o halde kime sövmeli? Sorarım size, kime sövmeli? Dolayısıyla sevme hürriyeti olduğu gibi, sövme eşitliği de olmalı. Herkes herkese imkan derecesinde sövebilmelidir." 

Ehh, şimdi haklı mı? Haksız mı? Sövün gitsin. Malesef etraf Ökküüüüz kaynıyor. Yakın uzak kaynıyor işte. Hem de öküz olmanın doğum yeri, eğitim, aile, görgü vesaire.......değil. Aslında bunlar tabiii ki baş etken ama hiç te alakası yokmuş denilen insanlara da rastlıyoruz. Bu yüzden kimmiş neymiş takılmayın sövün gitsin.
Heee bir de unutmadan hayvan olan öküzlerden özür dilerim. İsimlerini ağzıma alarak onlara hakaret ediyorum hem onların nesini gördüm ki küfür olarak kullanıyorum. Sadece telafuzu, fonetiği hoş geliyor.

Sonuç : Melis der ki - Sevme hürrüyetimizi sonuna kadar kullanan biz,  yeri gelince ailemizi sevmek uğruna hiçe sayabilen biz , sövme eşitliğini de sonuna kadar kullanalım. Canımızı kollamak adına, aynadan bakarak ta olsa deşarj olalım. Kime zararı var ama bize faydası var...

Küfür, lisanın tuzu. Biberidir!
Neyzen Tevfik Kolaylı

28 Aralık 2011 Çarşamba

Let it snowwwww...................


Üzgünüm, İstanbullular malesef bu sene kar falan yok. Yılbaşı hep aynı hayal , bu sene sanki olacaktı ama yok bu sabah ki hava durumu belki sabaha karşı yağmur o da yüksek kesimlerde sulu kar dedi. Başka kışa........
Acaba bana hep antipatik gelen kar spreyiyle camları mı boyasak havaya girmek için. Yada yukarıda gördüğünüz yere mi gitsek ?

Tespitin Kaynağı.....

Bir kitabı geç okudum. Elim gitti gitti araya başka kitaplar soktum. Ama sonunda bitmek üzere..... 106. baskısını okuduğum " Evrenden Torpilim Var." - Aykut Oğuz . Tavsiye ederim. Okunması gereken ve içinde ilginç tespitler barındıran bir kitap. Şimdi benim bir önceki yazımda anlattığım tespitimin altında sadece o film yatmıyor. Bu kitaptan az sonra paylaşacağım örnek te yatıyor. Bir de anlatmazsam çatlarım. Bu benim örnek verdiğim akrabam var ya hahhh o işte onlar da neredeyse 50 senelik evli ve aynen o dizide ki çift gibiler. Ben yıllarca onları arkadaş çevresinde izlerken zaman zaman rahatsız olmuşumdur. Kendi annem ve babamın asla öyle seviyesiz bir durumu olmadığı için hep korkmuşumdur. Birazdan bir şey olacak , artık bunu kaldıramıyacak diye..... Neyse hiiiç bir şey olmadı , alan memnun satan memnun bana ne öyle değil mi? Sadece tek farkları var artık kadın da bıkmış olacak ki o da laf çakar olmuş , o da öyle espriler yapıp eşi üzerinden prim yapmaya çalışıyor.
Kitabın bir yerinde şuna benzer bir örnek veriyor. Yolda gidiyorsunuz karanlık , ıssız ve tehlikeli bir sokak karşınıza 9 yaşında bir çocuk çıkıp - Ya canın Ya malın diyerek sizi soymaya çalışıyor. % 90 elinizle hafifçe çocuğu uzaklaştırır ve yürümeye devam edersiniz. bilirsiniz ki onun asla size gücü yetmez. Ama hikayeyi değiştirirsek karşınıza çıkan 2 mt. 150 kg. bir insan irisi kas yığını olursa işte o zaman başlarsınız anlatmaya. Onu yaparım, bunu yaparım ve sonunda pes edip ne istiyorsan al git yeter ki beni dövme dersiniz.

 Bunun sebebi iç sesiniz. O , sıkıştığınız ve kendinizi aciz hissettiğiniz anda sizin kendinizi daha üstün ve  aslında hiç olmadığınız bir halinizi anlatmaya başlar. Bu bir şekilde şeye de benzetilebilir hani çocukken olur ya baş edemiyeceğinize emin olduğunuz bir çocuğa bile - sana şimdi biii patlatırım görürsün demek gibi. Aslında o da bilir asla vuramıyacağınızı siz de bilirsiniz kalkışsanız nasıl dayak yiyeceğinizi. İşte benim hikayede ki çiftte aynen öyle. Aslında adam biliyor ne olduğunu, acizliğini ama işte durmadan konuşuyor...... Etrafındakileri güldürmeye çalışıyor kamuflaj sadece kamuflaj için.............





Bazı şeyler olmuyor işte. Ne kadar süslesen püslesen, gümüş tepside sunsan olmuyor. Tıpkı bu resimde ki gibi sahilde yılbaşı olmuyor sakil duruyor. Demeye çalıştığım keşke herkes olduğu gibi olsa , oynamasa , ne kendini yorsa ne de etrafına karşı abuk subuk durumlara düşse...........Keşkeeee...........



27 Aralık 2011 Salı

Tespit.....2012 bitmeden...........






Realist olmakta fayda var. Ama ben sanırım zaman zaman hepsi oluyorum. Pessimist dönemde kendimle dalga geçerek klasik "desperate house wife " modundayım diyorum. Optimist olup yan gelip yatıp bir şeylerin değişmesini beklediğim olabiliyor. Ama kabul edelim en doğrusu her an realist olabilmekte.

Ben şimdi bir tespitte bulunacağım. Seyrettiğim bir komedi filminden esinlendim. Konu şu: yaşları ileri yaşlarda olan komik bir çift var. Adam eline geçen her fırsatta karısıyla dalga geçiyor. Etrafındakiler onun her yaptığına gülüyor. Bu gülenlere karısı da dahil. Enteresan bir ilişki. Bazen seviyesizlik diyor bazen se gülüyorsunuz ve ne tatlı bir çift diyorsunuz.

İşte tam burada benim ampul yandı. Tam da böyle olan bir çift var akrabam ! Hem de akrabam yani !
Geçmişini geleceğini her şeylerini biliyorum anlıyacağınız. Bir anda anladım ki aslında adam kendi eksikliğini kamufle edebilmek için non-stop espri yapıyor. Hatta özellikle eşinin üzerine oynuyor ki extra tatmin olabilmek için. Yani iç sesi ohhh ne güzel geçirdin deyip duruyor. Benim akrabam da aynen böyle bir adamdı senelerdir komik tatlı insan bir anda gözümde aciz ve zavallı oldu. Diyeceğim şu ki hiç beklemediğiniz bir filmden bile ne dersler çıkartabilirsiniz. Şaşırtıcı değil mi?

Yani şimdi realist olalım etrafımızda böyle komikler varsa gülelim ama işin aslını kaçırmayalım ve hatta eğer hanımlar siz böyle bir eşe sahipseniz ......
O palyaçonun sesini kısmak gerekmez mi?


Bu resme tıklayın ......



2012 ye girmeden farkındalık......


Bazen durmak lazım. Şöyle önce kendi hayatımıza bakmamız lazım. Başkalarına yada dünyanın gidişatına gözünüzü kapatmayın ama önce kendi hayatınıza bakın.
 Ne bekliyorduk ne olduk. Ne bulduk değil , ne olduk. Çünkü biliyoruz ki bu hayatta başııza her ne geliyorsa tek sebebi biziz. Biz çağırıyoruz , bu hale gelsin diye farkında olmadan da olsa çalışıyoruz.
Ama arada bir durup , mola verip gökyüzüne baksak sessizce...... Güzellikleri görebilsek sonra  - sahip olduklarımızın güzelliğinin.  farkına varabilsek Arada bir mola vermeli hayata, zorluklara , sıkıntılara......









Bunu becerebilirsek iç huzur geri gelmiş olur ve her alanda daha verimli oluruz. İş hayatında ki verimden ziyade asıl sevgimizi paylaşabilen ve dolayısıyla etrafındakileri mutlu edebilen insanlar oluruz. Fırtınalı bir havada bile manzaranın güzelliğini fark edebilen şanslı azınlıkyansanız ne mutlu size , yoooook değil diğer gruptansanız ne diyeyim darısı başınıza. Hem de acilen...........

26 Aralık 2011 Pazartesi

2012'ye az kala................Wishes........


Daha önce hiç görmediğim ve ne kadar sevimli olabileceğini hiç hayal etmediğim bir bebek resmi paylaşacağım. Bana denizde rastlayınca mutluluk veren yunusların insana şans getirdiğine de inanırım. Bebeğin resmi ise tüm güzellikleri getirsin. Canlısını görmek çok zor olsa gerek...


Yeni yılda melekler hep sizinle olsun........................Bir de teşekkür etmem gerekiyor. Kendi kendime seneyi kaç sayfa görünümüyle kapatırım diye düşünürken hayalim gerçek oluyor. Hepinize çok teşekkür. Umarım frekansımız tutuyordur ve okumaya devam edersiniz.

24 Aralık 2011 Cumartesi

2012 ........



Çok mutlu ve güzel bir yıl diliyorum.


Kırmızı sıcak ve eğlenceli bir gece........






İçki............ve gülmek............


Sonrası için ise bunu diliyorum. Benim hedeflerden biri bu...............



23 Aralık 2011 Cuma

Ho Pianto.....Ho pianto...Ho pianto....*





Öyle bir filmdir ki.... Ben her seyredişimde katıla katıla ağlarım. Bu akşam da aynen öyle oldu. Klasik duş aldım herkeslerrrr yattı ve TV bana kaldı......Bammmmm işte filmim. Yarısını geçmişti yakaladığım da ama olsun yine de başladım seyretmeye. Boğazım düğüm düğüm..............Ağla ağla öldüm. Canım çıktı . Şimdi film biteli neredeyse yarım saat oluyor ama benim bağazım acıyor ( Kendimi tutmaktan ) ve gözlerim kurbağa gibi oldu bile. Belki diyeceksiniz ki : " Deli mi ne? ağlamaktan helak olmuş bir de bize - hadi siz de diyor." Neyse anlayan anladı beni zaten. Hafif mazoist gelebilir size ama inanın filmden çıkartılacak o kadar şey var ki. Ben kendi payıma düşenleri yazmayacağım. Şartlandırmış gibi olurum. Ama deneyin. Hee bir de yarın sabah ki halini düşünmek bile istemiyorum , gözlerim kimbilir nasıl olacak.



Müthiş bir film. Oyuncular ayrı. Ben zaten Susan Sarandon un bütün filmlerine bayılırım. Ayrı bir yerde dir benim için. Ve hatta uzun zamandır hayal edip gerçekleştiremediğim bir hayalim vardır ki o da onun filmlerinin tamamını alıp arşiv yapmak.....Bir ara artık.....

Film çok eski 1998 ama seyretmeyen varsa mutlaka seyretsin. O ne tatlı bir anne o ne tatlı bir kıskanç. Nasıl bir noel hediyesi..... Müthiş işte filmi anlatmıyayım. Seyretmemiş olanlara ayıp olur ama mutlaka bulun ve seyredin. Stepmom filmin adı , Julia Roberts ta stepmom...........

Film diyor ki : Life is the art of drawing without an eraser. Hadi biraz daha esnetelim diyor ki : Being a mom is the art of drawing without an eraser and finally having the worlds most precious work of art.
Ayyyyyyyyyyyy ne yazarmışımmmmm. Ama doğru. Çocuklarımızla geçirdiğimiz her an o kadar kıymetli ve müthiş ki ....bunu ara sıra unutsak ta .....
Bu filmi özellikle çocuklarıyla yada anneleriyle bir türlü anlaşamayan ve didişen tanıdıklarınızla seyredin derim.









Sonuç 2012 ye ramak kala özlü sözlere devam : Umarım hepimizin annelerimizle, anneannelerimizle ve çocuklarımızla çok güzel hatıraları olur ve uzun müthiş ilişkilerimiz olur. Hani şu filmdeki gibi duygu yüklü içten ilişkilerimiz olur. Hastalıklarsa yakınımızdan bile geçmez...........Umarım.............
Hani bu dünyanın sonunu getirecek olan yıl var ya işte o yepyeni ve mutlu başlangıçlar getirsin ihtiyacı olan herkese.....................

Ho Pianto* : Ağladım.............

20 Aralık 2011 Salı

2012........Happppppyyyy Newwww Year........


Sene bitmeden paylaşayım dedim.Umarım hiçbirimiz yapmadıklarımız yada yapamadıklarımızdan dolayı pişman olmayız. Bunun için çok çalışmalıyız...........Hayallerimiz için çalışmak.................


Bunların şirinliğine bakarmısınız. Mutlaka yapmalı.....



Bunu da ................Mutluluk ve bereket için......................







Hanımlar , benden size yılbaşı hediyesi...........Çam sakızı çoban armağanı...................Enjoy..... 


Yaz Geçer.....Yaz sen yaz........

Şu yeni yıl moduna bir türlü geçemedim. Evi de süsledim. Ama III IHHHH olmadı bu sene. Sebeb-i mucib-i belli değil. Ne yapmak istediğim de belli değil. Buradan bir şeyler paylaşıp sanırım önce kendimi mod a sokmaya çalışıyorum. Bakalım yılbaşını geçirmeden becerebilecekmiyim.

Bir itirafta daha bulunacağım. Anladım ki yazmak bana iyi geliyor. Okunur ? Okunmaz? bilemem ama ben yine de  günlük tutuyorcasına yazmaya devam edeceğim. Ben zaten 10 yaş ve 20 yaş arası günlük tutup sonra da o dönem ki boy-friend aman kıskanmasın gibi saçma bir sebepten hepsini son bir kez okuyup yırtmış ve atmış bir şabalak olarak biliyorum ki yazmak bana iyi gelir. Lise Edebiyat bölümü, üniversite İngiliz dili ve edebiyatı sonra Turizm okumam sanırım okumayı, yazmayı ve gezmeyi bu  kadar sevme sebebim yada bu aşk bana o bölümleri seçtirmiş te haberim yokmuş.
Neyse yazmak iyidir. "YAZ GEÇER" demiş bir büyüğümüz. Ne kadar doğru ben yazdık ça geçiyor. Unutturuyor, zehir atılıyor......Bir aşkım daha var seramik ve cam çalışmak o da bana çok iyi geliyor.Ve 2012 kararlarımdan en önemlisi mutlaka ve mutlaka bu sene atölye çalışmalarım başlııııyorrrr. O çamurla bir kavuşalım, bir de cam üfleyelim bakalım neler çıkacak. 2012 nelere gebe hep beraber burada görelim.....İşlerim tamamlanınca sizinle de paylaşacağım.
Okunmak ve yorum almak üzere...... Sesim geliyor muuuuuuuuu "2012Things to do " listesi için madde yollayan çıkmadı huuuuuuuuuuuuuuuu..................................



19 Aralık 2011 Pazartesi

Cesária Évora (1941-2011)…






Bazı sesler vardır.İnsanın içine işler. İşte Cesaria Evora'da benim için o seslerden birisidir. İstanbul'da konserini kaçırıp "vah" landığımda neyse bir daha ki sefere kesin dedim. İşte artık bir daha ki sefer yok. O ışık oldu.


En güzel çiçekler ve dua lar onunla olsun. Şarkılarının sözlerinden bir kaç kelime hariç hiç birşey anlamasamda şarkıları bana birşeyler verirdi. Aşkı , acıyı , ümidi , mutluluğu hepsini anlatırdı. Bu bana bir daha bir şey hatırlattı.
ASLA İSTEDİĞİN ŞEYLERİ ERTELEME. FIRSATINI BULDUĞUN AN YAP....

18 Aralık 2011 Pazar

Yılbaşı ağacım.......

2009 yıibaşı için bir ağaç süslemiştim. Ben ce bu güne kadar ki ağaçlarımın en güzeliydi. Süs olarak ışık, kırmızı top ve çocuklarımın resimleri vardı. Çok hoştu. Fikir arayanlara duyurulur. Benim ağaçlarım her sene hani şu dekorasyon dergilerinkinden çoook uzakta olur. Çocuklarla süsleriz. Bunu anneler daha iyi anlayacaktır, çocukların kendine has bir yerleştirişi, dekor anlayışı yani zevki vardır. EEE boyları da bir yere kadar yetişir. Bazı süsler çok yakın olur garip durur anne olarak arkalarından bir süsün yerini değiştirince ertesi gün okuldan gelir gelmez " heeey bunun yeri değişmiş " der ve aynen eski yerine takar. Bu çocuklara has extra bir hafızadır ve sizi şok eder. O kadar çok süs varken bu koca ağacı nasıl hafızaya kaydediyor der insan kendi kendine. Sonuç olarak pes edip dekorasyonu onlara bırakır teslim olur ve en iyisini yapar. O ağaçlar sahip olduğumuz en güzel ağaçlardır. Bir sene sonra kimbilir neler yaratcaklar hepsi ayrı güzel olacak.

Hep çok güzel yılbaşları ve yıllar geçirmek üzere..............

Wish you a Merry............



Yeni yıl geliyor. O ayrı bir ruh haliyle geliyor. Her taraf süslenmiş TV larda yılbaşı temalı aile filmleri. Herkes mutlu neşeli tatlı bir hazırlık içinde. Keşke keşke her yerde böyle olsa. Bunun için duacıyız. Ama malesef dünyada aç , hasta, okadar kötü durumda insan var ki.
Ama yine de herşeye rağmen hepimiz duacı olmalıyız. Hem olmayanlara dua etmek hem de elimizdekiler için şükretmek işte yapmamız gereken bu.







Hepimizin evinden bu yeni yılda neşe eksik olmasın.



Böyle tatlı hazırlıklara girelim ve senenin bu keyifli zamanını güzel geçirelim. Ben buradan 2012 beklentileri ve dilekleri listesi hazırlayacağım. Bu hafta içi paylaşırım. Sizden de listeme ekleyebileceğim maddeler bekliyorum.








Ben şimdi hayal alemine dalıyorum.........Listemi hazırlayacağım..........................




17 Aralık 2011 Cumartesi

Tartufo ............Truffle.............

Ne kadar meraklısı varmış şaşkınım. Bu güne kadar yazdığım yazılardan en çok okunan TRUF ile ilgili olan yazım. Üzerinden çok geçmesine rağmen en çok o okunuyor. Ben de barii biraz daha ondan bahsedeyim dedim. Ben çok severim. Hem de iki halini de. Yani çikolata olanın yeri ayrıııı mantar olanın yeri ayrı. Daha önce ki yazımda tarif verdiğim için bu sefer mantarı daha çok anlatmalıyım dedim.
http://donnafelicemolly.blogspot.com/2010/12/truffle-what-lovely-way-to.html





Şimdi bu öyle kıymetli ve öyle yoğun aromalı bir mantar türü ki bunu sadece domuzlar ve köpekler bulabiliyor. 20- 30 cm derinde resmen uyuyan mantarı bulan hayvan işin çoğunu yapıyor. Ama asıl iş sahiplerin de .....Sebebiyse asıl önemli olan hayvan mantarı yemeden ele geçirmek. Çok kıymetli ve lezzetli.


Bu yoğun aroma sızma zeytin yağında iyice ortaya çıkıyor. Böyle resimde ki gibi bir karışımı yapabilireniz bir de kızarmış ekmek servis ederseniz bence inanın , şarap ve ekmek sunarak en lezzetli yemek servisinin sahibi yada sahibesi olursunuz. OK bulmak zor bunu geçelim derseniz. Beyaz ve siyah truf mantarıın patesi de satılıyor. O biraz pahalı ama onu da çözmüşler porcini mantarı % 75 - 80 gibi , % 20-25 truf o da muhteşem. Kızarmış ekmekle servis etmeli..........
Alternatifler  bitmiyor , bir de Balsamic Sirkeleri var şu İtalyanların o da truf aromalı. Davvero molto bello*

İtalyanlardan bahsedip te makarnalarını anmadan olmaz dı.....Hele bir de truf rendelenmişse .........Artık daha fazla yorum yapmayacağım. Şimdi gelelim bana : Truf ithalatı falan yapmıyorum yani bu yazıdan bir çıkarım yok. Sadece bilenlere hatırlatma bilmeyenlereyse bir öneri.
Bir de unutmadan İtalya'da bu işin fuarları var gayet ciddi marketleri var toplu satış yapılıyor ve fiyatlar altını aratmayacak şekilde. Cinsleri de var mesela sadece beyaz ve siyah değil her ikisinin de yazın toplananı ayrı kışın toplananı ayrı... Her mevsim farklı mahsul. Gerçek gurmeler kışın toplanan siyah sadece şurada bu burada diyor ama o kadarı hem beni aşar (ne haddime) hem de nereden bulacağız.
Fransızlar da çok meraklı ama onlar daha öne çıkartmıyorlar bu mantarı sanki İtalyanlar daha fazla sahiplenmiş dünyada.

Yeni yılda bu iki zevkten de tatmanızı öneririm. Hem çikolatası hem de mantarı.....
* Gerçekten çok güzel...........

CAPODANNO *.........2012.............



20 günden az kaldı.....Yeni yıl geldi sayılır. O kalsik What to do ? Where to go ? Listelerinden yapmıyacağım.
Daha önce yaptıklarım tutmadı olmuyoooo yapamıyor insan. Bir şekilde sebepsiz işte...... Sanki yeni yıla girerken o duygular daha yoğun yaşanıyor. Sonra rutine girince o liste unutulup gidiyor. O liste de klasik daha çok güneşin doğuşunu izle vardır. Ben geçen sene güneşin doğuşunu karşılayabilmek  için annemlerde kaldığım bir gün nöbet tuttum da zar zor seyrettim . Evim güney batıya bakıyor ve doğuşunu görmek için sokağa çıkmam lazım....
 O yağmurda yürüyüş yap falan olmuyooooorrrr Hayat yoğun .................






Ama bu sene herşey farklı olacak. Bütün dilekler gerçek olacak. İnanıyorum. Ben seeeeeeee ne yapacağım, şöyle sadece tek yorum 2012 hani Maya takviminde SON du yaaaa Evet ben de bazı şeylerin SONu olacak.

Mesela :
1) Hak etmeyen insanlarrrrr siz artık benden sevgi falan göremezsiniz deeee artık saygı bile şöyle böyle olacak. Yani ben nasıl istersem onu yapacağım ayıp olur , bana yakışmaz falan yok bu sene. İşte bir SON. Artık hak edene herşey OK ama size YOOOOOOKKKKK
2) Kendim için sadece kendim için bir şeyler yapamıyorum ya. Bu sene ona da SON. Kendime vakit ayırıp sadece kendimi mutlu edeceğim. Önceliklerim değişecek SON. Bu seneden itibaren artık önce ben.
3) Ertelemek yok hani şu listede ki Where to go? İşte benim en büyük zevkim. Mutlaka ama mutlaka o listeden bir yere gideceğim. O da bu sene ......Bu sene son , kim gelir , nasıl ayarlarım yooook GİDECEĞİM. Gelen gelir kalan sağlar sa benimdir.Artık SON. Gidebiliyorken git,ertelemeeeee......
4) İTALYANCA mutlaka bu sene daha fazla öğrenilecek. Ben kendimi bildim bileli hayran olup asla ders almadan kulaktan dolma ve yatkınlıkla neredeyse biliyorum. Ama bu sene sökeceğim. "Must" Yani.
Parli italiano? Alla fine.....**







He heeee farkındaysanız niyet bozuk ...................Alıp başımı gideceğim.............Listemin devamı gelecek. Siz okuyucular , takipçiler sizin listeniz de neler var duymak isterim. Okunmak ve yorumlanmak üzere....
* Yılbaşı
** İtalyanca konuşabiliyor musun? Sonunda.....







14 Aralık 2011 Çarşamba

YOU ARE WHAT YOU EAT ?

Yapılan araştırmalara göre bilim adamları ispatlamış. Ne yersen o sun. Yada Şöyle açıklayayayım ne yersen sağlıklı olursun çalışmalarında ispatlamışlar ki neye benzeyeni yersen o organın sağlıklı olur . Bu kadar basit. Enjoy......





Bunu hepimiz biliriz Havuç yeeeeee

Ceviz son senelerde daha çok konuşulsa da Türkler zaten cevizi çok yer ...Akıl sağlığımızı koruyabilmemizin nedeni buymuş demek ki.....


İşte biz kereviz özellikle sapını çok az tüketiriz. Kemik ağrıları sebebi bulundu....


Avokada tüketimini arttırın hanımlar......Greyfurt portakal ve limon vazgeçilmezler listesi.....






Şimdi özetle : Tatlı patates tüketmeyen Türk halkı pankreasımızı korumak için bu Beta Carotene deposuna ihtiyacımız varmış artık hangi sebzelerde var ne kadar ve nasıl alınmalı doktorumuza danışalım.
Zencefil Osmanlı mutfağında olan ve sanırım o kadar ağır yemelerine karşın midelerini korumalarının daha doğrusu koruyabilmelerinin mucizevi çözümü olsa gerek.
İstiridyeninde aallaaaaasını çıkartıp ihrac etmeyelim tüketelim beyler.
Gelelim çıkartacağımız sonuca: avuç avuç hap yutmayın çok şanslı herşeyin yetiştiği bir memlekette yaşıyoruz. Sağlıklı olmak için tüketin ...........