30 Eylül 2013 Pazartesi

ART IN ISTANBUL NOWADAYS

Bienal en önemlisi ve kaçırılmaması gereken etkinlik. Ben antrepo 3 ile başladım. Cumartesi gittiğimden kalabalıktı. Bu sene girişleri de ücretsiz yapmışlar yani gitmemek için kimsenin mazereti kalmadı.
ANNE BEN BARBAR MIYIM ? Tema.....
Benim haddim olmayarak (sanat eğitimi almadığımdan) bir önerim olacak. Eğer önceden sanatçıları tanımıyor, işlerini takip etmemiş yada sanat eğitimi almamış sade vatandaş iseniz ben ce bienal rehberli gezmeyle daha fazla zevk alacağınız bir etkinlik olacaktır. Yani çalışmaların yanında ki küçücük tanıtım yazısı yetersiz kalır.





Favorim....


Bu foto da malesef detaylar çıkmadı ama siyah kalemle sanatçı yazılarda değişiklik yapmış Eğlenceli ve düşündürücü bir hal almış.....





Kültür yoksa olmaz diyor sanatçı. Ben bayıldım ............. Anlayana ............


Bu çalışmada "şüphelilerin kutuları " var diyeyim........... Gidile görüle.............




 "SESSİZLİK" adlı çalışma.......




İşte benim favorim.............. Resmini çekemedim. Anlaşılmazdı............ Çıkışa yakın hafif labirent gibi L bir giriş. İçerisi  zifiri karanlık uzun ince bir dikdörtgen mekan. İçeride sizi Atatürk Kültür Merkezinin fasadı bekliyor. Uzakta.......... Zor nefes alıyor............. Yoğun bakımda............. Çok etkilendim ben. Müthiş bir iş. Kaçırmayın.




Doğru söze ne denir ?



Bu çalışmanın adı da "LAMENTO"  Rehbersiz gezdim ya dert edindim kelimenin anlamını buldum.
Feryat eden kişi..... Ağlayan kişi........... dedim çıktım işin içinden. Gerçektende yerdeki seramik adam dertliydi işte. Benim konu mankenim ise hiç dertli olmasın :))

Uzun sözün kısası bu işleri sevenler kaçırmayın. Bienal 20 Kasım a kadar devam edecek.
Diğer mekanlar ise: - Galata Özel Rum İlkokulu
                              - Arter
                              - Salt Beyoğlu
Toplam 88 sanatçının eserleri sizleri bekliyor. Ben yine buradan gittikçe kısa kısa detay geçerim. Sonuç İstanbul yaşıyor .............. Hayattayken ve buradayken kaçırmayın...............

23 Eylül 2013 Pazartesi

HEART VERSUS MIND



Benim ülkem Türkiye'de zihinler karışmış. Karıştıran hainler artmış. Din ele alınıp cahiller kandırılmış. Kötü bir dönemden geçsek te ben iyimserliğimi koruyorum bugünler geçecek. Hokkabazlar yerini bilecek. Bu benim görüşüm. Geçenlerde okuduğum bir budist rahip hikayesi bende "hehhh işte bizimkiler gibi " dedirtti. Hikaye şöyle :

İki budist  rahip ormanda yol alırken bir dere kenarına gelmişler. Derenin kenarında çok güzel bir kadın karşıya nasıl geçeceğini bilmeden durmuş yardım bekliyormuş. Budist rahiplerinde kadınlarla ilişkiye girmesi, onlarla yakın temasta bulunması dinen yasakmış. Rahiplerden bir tanesi yardım isteyen kadını hiç düşünmeden kucaklamış ve derenin karşısına geçirmiş. Kadın teşekkür edip yoluna devam etmiş. 
Arkadan tereddüt etmiş ve kadına yardım etmemiş olan rahip dereyi geçmiş. Diğerine : - Kadınları kucağına alman yasak nasıl yaparsın demiş.
Aldığı cevap : - Ben o kadını çoktan kucağımdan indirdim ama sen hala kucağında taşıyorsun ..... olmuş.

İşte aynen bu aynen bu günlerde benim ülkem kadınları kucağından indiremeyen yobazlarla dolmaya başladı.... Onların aklı , fikri karışık , kalpleri ise taşmı kaplamış bilemem........Çok fena ........... ama geçecek.............. geçecek.


21 Eylül 2013 Cumartesi

Anish Kapoor

İstanbul'un her mevsimi ayrı güzel ama sonbahar o sıcakların üstüne ilaç gibi geldi. Tatlı bir hava, biraz parçalı bulutlu ve her an bir yerlere iyi yağıyor dedirten cinsten. Aslında tam seyahat vakti .amaaaa.............. çoluk çombalak ....... okullar açıldııııı....................
Evhanımı olmakta bir acayip şeymiş. Sabah 6:30 da kalk hepsini yerine yurduna yolla pat evde tek başınasın. Sonra naaapsam naaaapsam.
Ben de havayı fırsat bilip 2 dostumla beraber Anish Kapoor sergisine gittim. Sakıp Sabancı Müzesinde sergi. Mekan keyifli zaten ama işlerde güzel. Yani must see derim. hazır ayağımıza kadar gelmiş kaçırmayın.
 Boyutlar çok büyük burada benim çektiğim fotolardan aldanmayın.


Bu yara adlı bir çalışmaydı.






En meşhur işlerden birisi daha "sarı" Bunun boyutu 5mt- 5 mt gibi.


 Bunlar da bana biraz iğrenç olacak ama safra kesemden çıkan taşların dev hali gibi geldi ....  Koca mekana serpilmişlerdi.




Bir de fon da insan olsun istedim boyutlar hakkında bilgi verebilmek maksatlı....


Unutmadan en çok beğendiğin 2-3 işi çekemedim sebebi o hissi verememek ti. Gidin ve görün sizi içine çekiyor sanki.............

Unutmadan...........Hani Chicago da ki Cloud Gate adlı paslanmaz devasaaaa heykel var ya hani şehrin simgesi halini alan ve her gidenin mutlaka önünde resim çektiği , hani bean olarak ta anılan işte o da sanatçının işiymiş bilmiyordum.
Müze girişinde de Yine dünyayı dolaşmış Sky mirror adlı işini göreceksiniz. Enjoy derim başka da birşey diyemem.



18 Eylül 2013 Çarşamba

Ben de fişlendim

Hep anlatılıyor yazılıp çiziliyordu. Ne yalan söyliyeyim abartılıyor diyordum. Ama doğruymuş. Ben de fişlendim. Ne mi oldu ? Kapımı gayet düzgün görünümlü ve kibar insanlar çaldı. Güvenlikle beraber izin isteyerek bir anket yaptıklarını söylediler.
Genelde müsait değilim der başımdan savardım ama nedense bugün sanırım kibarlıklarına dayanamayıp tamam dedim.
Anketin nereden istendiğini ve kim tarafından yaptırıldığını anlamadan (güvenlik yanımızda ve çocuklar fonda gayet gürültülü olduğundan) hemen anket başladı. Sanırım 25 - 30 soru kadar belediyemiz hakkında görüşlerim soruluyordu. Ben Bahçeşehir e yeni taşındığımdan çoğu soruya yorum yok dedim. Ama sonlara yaklaşırken bomba sorular geldi.
- Son seçimde hangi partiye oy verdiniz?
- Bugün seçim olsa hangi partiye oy vereceksiniz?
Hee bir de aradan şunu sordular :
- Şimdi ki Belediye Başkanımıza tekrar oy verirmisiniz? Vermezseniz sebebi ........... Başlıyor saymaya
.....partisi.........kişiliği............ gibi.

Yahu anket yapılır yapılırda bu kadar uzuuuun ve masraflı olur mu olur muş. Bir de eğer biz de a k p yandaşı olmadığımızdan fişlendik mi...... Fişlendiysek ne olacak.......... Sonraki seçimde a k p alamazsa aynen İzmir de olduğu gibi cezalandırılacakmıyız. Bu arada Bahçeşehir a k p nin miş onu da öğrendik parası da çokmuş....... Sonradan güvenliği arayıp sordum Belediyeden geliyorlarmış ama mecburi değilmiş istersek katılmayabilirmişiz..... Sağ olsunlar....
Yahu ben kadiköylüyüm yeni düştüm buralara ........... gelir gelmez fişlendim.........
Şaka şaka ne fişlenmesi BELEDİYE ÇALIŞIYOR  sadece çalışıyor amaçları bizlere daha iyi hizmet verebilmek. Yaaaa işte böyle ........... For your info............

17 Eylül 2013 Salı

Çocuklar ve Biz

Okullar açıldııııı Çocuklara ve tüm çocuklu annelere hayırlı olsun diyorum. Bu sene hepsi için çok mutlu ve başarılı geçsin. Onların mutluluğu bizim mutluluğumuz sonuçta....
Ebeveynler olarak kendi hırslarımızı onların üzerinde denemeyelim. Kendi eksikliğimizi unutup, onların daima 100 alan, keman çalan , basket oynayan, drama dersleri alan kısaca oradan oraya koşan arkadaşlarının doğumgünlerine bile katılamayan çocuklar olmasına engel olalım. Malesef etrafım bu gibi çocuklarla dolu. Yeni modamıdır nedir bilmem. Ama (sözüm ona kaliteli vakit geçiren -) ebeveyn hiçbirşeyden eksik kalmayan ve hepsini en iyi kendi çocuğunun yaptığını yada yapması gerektiğini savunan kişi oldu.


Bunlar pedagoglar tarafından da yanlış olduğu söylenen haller. Yani bırakın çocukluklarını yaşasınlar. Çok sevdiğim Psikolog Doğan Cüceloğlu ' nun sayfasında paylaştığı bir yazısından alıntı yapacağım. Farkında olmadan en sakin insandır dediklerimizin bile çocuklarına karşı arasıra nasıl canavara dönüşüyor onu irdelemiş. Yazısında diyor ki :

" Bir başka kadın çocuğun üstünün kirlenmesini istemediği için sürekli onu toprak, kum ve çimenden uzak tutmaya çalışıyor. Ve bu arada sürekli söyleniyor. Mutsuz bir kadın.
Bu arada bir büyüğün çocuğun eline vurmasından kaynaklanan şap, şap, şap sesleri duyuyorum ve bunu acıyla ağlayan bir çocuk sesi takip ediyor. Baktığımda öfkeli bir baba görüyorum. Konuşmak, anlatmak yok. Köpek hırlamasına benzer bir sesle, öfkeyle, bir daha yapmaması gereken bir şeyi tembihliyor."

Çocuğunun kirlenmesini düşünen mutsuz kadın beni çok etkiledi. Evet bence de gereksiz yere çocuğunu azarlayan aslında sadece istemeden de olsa kendi mutsuzluğunu dışa vuruyor sadece. Kendim de şahidim ne zaman ben gergin olayım ve etrafıma sinirli bir elektrik yayayım işte o zaman bebekliklerinden beri benim çocuklarım da geriliyor. Ben huzurluysam onlar da huzurlu .
 Ps: ergenlik hariç : )))

Öfkeli baba diyor işte o baba bazen bizim evde oluyor. İşte mi gerilmiş başka bir derdi mi var bizim baba kükrüyor yerli yersiz. Acı ama gerçek.
 Devam ediyor :

" Bu çevrede büyüyen bir çocuğun hayvanlara duyarsız, empati yoksunu, kendini güçsüz hisseden, doğadan kopuk, güçlüden korkan, zayıfı umursamaz ya da ezen, soğuk, bıkkın, küskün ve öfkeli bir insan olarak yetişmesine hayret etmiyorum.

Lütfen unutmayalım: Öfkenin olduğu yerde anlayış, anlayışın olduğu yerde öfke gelişemez. "

Ebeveynlik sanat. Çocuk yetiştirmek ise dünyanın en zor işi. Bunu asla unutmayalım. Huzurlu ve mutlu çocuklar yetiştirelim.Anlayışlı, dinlemeyi bilen sağlıklı çocuklar olsun hepsi.

Ps: Ergenlik zamanında hepinize sabır diliyorum. Tecribeyle ispatlı :))

10 Eylül 2013 Salı

On my way to ....



Yaz sonu geldi sarı yaz için erken ama akşamları da hafif ısırır oldu. Biz de kapanış yapmak üzere kaçıyoruz. Denizde şifa bulmaya.......... Negatif enerjiyi suda atıp  pozitif yüklenmeye......................
Haftaya görüşürüz :))



9 Eylül 2013 Pazartesi

Just like a "racecar"*

*Aynı "racecar" gibi Racecar yarış arabası ama bizim burada derdimiz manası değil şekli. Racecar ı düz de okusanız ters te racecar racecar dır. Türkçede bir sürü böyle kelime vardır.
- iki
- kayak
Ve hatta cümle bile varmış : 
- ey edip adana da pide ye  :))

Neyse örnekler çoğaltılabilirmiş bunu anladık ama benim derdim şekil , başta da belirtmiştim. Ne yaparsanız yapın doluya koyun olmaz boşa koyun dolmaz nasıl bakarsanız bakın o aynıdır. Aynen insanlar gibi. Acayip insan ne yaparsanız yapın aynıdır.

İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmek gerek. Yok bir de şu açıdan bakayım , belki öyle değil şöyledir demeye hiiiiç gerek yok. Anladınız mı? Teşhis koydunuz mu? O değişşşşmez Bunu bilin. Neresinden ele alırsanız alın de- ğiş-mez.

Ben ne zaman boşver büyüklük sen de kalsın demişsem kendi kendime dedim bu benim kendime olan saygımdan dı. Etrafımda hakaret etmek istediğim belkide etsem acayip rahatlayacağım insanlar var. Gün geliyor yok yaaa yazık diyorum sonra bir anda pat diye ne olduklarını hatırlatıyorlar.
Çok uzun ve sıkıcı anlattım ama ben :
- Seviyesizleri
- Komplekslileri
- Dedikoducuları
her kim olursa olsun hiç ama hiç sevmiyorum. Hayatımda da yer yok zaten. Bu yüzden işte sırf bu yüzden pamuk anneannemin bu gibi hallerde çok kullandığı "hoşt" u kullanıyorum yine. Havla sen kuduz havla ....
Cyber alem de içimi döktüm rahatladım. işte bahsettiğim ruh detox u.






Yukarıda da açıkça anlattığı gibi sadece kendiniz bilin ve susun yeter. Karma kesinlikle işleyecek, ilahi adalet mutlaka var sonuç kendinizi hiiiç sıkmayın. Su yolunu bulur ! Bu da baydı demeyin lütfen arasıra bloguma çocukluğumdaki günlük muamelesi yapmaya bayılıyorum. Pure me.... Bu da benim modelim... Enjoy....
 



8 Eylül 2013 Pazar

Art........ Confession

Gezerken bir sergi buldum. Ben beğendim ve ne hoş fikir dedim. Siz nasıl bulursunuz bilmem ama ben ce enteresan..........


Proje Las Vegas 'ta uygulanmış. Daha doğrusu sanat eseri. Hani bir tabir vardır "Vegas ta olan Vegas'ta kalır " diye. İşte buna gönderme yapmak adına Vegas 'ta bir galeride sanatçı ziyaretçilerin "itiraf" ta bulunmasını istiyor. Bizde şeçim sandıklarının bulunduğu küçük kabinlerimiz gibi kabinler yapmış perdeyle kapatıp içine giriyorsun. İtirafını yazıp kutuya atıyorsun.

P3 Studio galeri de sergileniyor. Sanatçı ağlama duvarı,katoliklerin günah çıkartması ve sırların postalanmasından esinlenerek ziyaretçisinin ahşap plaklara itirafta bulunmasını istemiş. Bu arada sırların postalanması nedir ben de bilmiyorum ama araştıracağım enteresan bir şeyse buradan paylaşırım.
Bu itiraflar kutudan alınıp duvarlara asılıyor. Arada büyük kırmızı panolar var itiraflar da bu panolara yazılıyor. Bu sergi anlıyacağınız hergün değişiyor. Duvarlarda ki itiraflar artıyor , kırmızı panolar da değişiyor.
Sergi için özel bir müzik seçmiş sanatçı. Oliver Blank'ın contemplative müziği eşlik ediyor .






Sergide paylaşılan 1500 itiraftan alıntılar :
- Üzerinden 5 sene geçti 2 farklı kız arkadaşım oldu ama hala onu seviyorum.
- Arkadaşıma eroin sattım ve bu onun hayatını mahvetti.
- En iyi arkadaşıma aşığım.
Genelde itiraflar birbirine benziyor ve bu da paylaşımcıya moral oluyor "yalnız değilim" dedirtiyor.
Yakın zamanda da bir web sayfası açılacak ve tüm "itiraflar" orada yayınlanacakmış.

Yazarken bir perdenin arkasında olup sonra isimsiz bir şekilde kutuya atılacak ve sonunda kimin yazdığı asla anlaşılmayacak. Böyle bir şansınız olsaydı neler yazardınız ?
Ben düşündükçe buluyorum. Arttıkça artıyor meğer ben ne cadıymışım ne ler saklıyormuşum.
Nedense bulduklarım da hep negatif şeyler oldu. Pozitifleri içimde tutmaz ve bıkmadan söyler olduğumdan sanırım. Zehirini akıtmak da denebilir bu hale...........
Ben projeyi çok sevdim. Hadi bir de itirafta bulunayım :
- Zamanı geri alabilsem : Master a İsviçreye giderdim, İtalyancayı erkenden öğrenirdim ve birisine asla sıcak davranmazdım onu kıl ederdim :,))

Siz neler yazardınız? Ben de daha çooook ama buradan paylaşamam :)))




6 Eylül 2013 Cuma

So Sorry.....



Karşınıza böyle bir yazı çıkmayacak. Yani bir şeyler değişmeli .... değiştirilmeli...........


STOP PLS....



İşte bu ........... Ben bunu her yere ama her yere yazmak istiyorum. Çığlık atmak istiyorum. Hani şu sabun köpüğü ünlülerin yaptığı işlere prim yaptırıp bir de üstüne yetmezmiş gibi onları her türlü mecra da takip etmiyorlar mı sinir oluyorum sinir.
Evet bu taktik hem de tüm dünya da oynanıyor ama yazık. Biz  ; gelişmeye ihtiyacı olan genç nufusu fazla olan ama cahil olan, gelecekten ümidi olmayan, dış borcu korkunç olan, sanayi, tarım  ve hayvancılık bilinçli bir şekilde köreltilmiş, muhtaç hale getirilmiş.......................... bir şeyiz işte. Bu liste saymakla bitmez hem de öyle karamsar bir liste ki sonunda imdaaat diye bağırıp kaçmak istersiniz.
Bu yüzden işte bu yüzden bizim aptallıklara ayıracak vaktimiz olmamalı. Yaratıcı fikirlere, kültürel şeylere, dünya haberlerine ihtiyacımız var. Kendisini geliştirmek zorunda olan bir milletiz yani.
"STOP...STOP MAKING THESEEEE STUPIDS ON PAPERS AND TV .............STOP WATCHING THEM.............."

Heee bir de bizim bir şeye daha ihtiyacımız var " Stop voting to .......... vote someone else"

3 Eylül 2013 Salı

Ruhuma detoks yaptım

Yoga yapmak istedikçe uzaklaştım durdum. Uzun zaman oldu bu heves başlayalı. Ama yeteri kadar istememişim ki olmadı olamadı. Hep mazeretlerim var dı hep bir şeyler vardı.
Kitaplar okuyup araştırırken vakit geldi geçti. Ben de dün web de surf halindeyken şu bu teknik derken şimdi iyice uzaklaşmış olduğumu anladım. 

Okuduğum sayfalardan birinde spiritüel olarak ta birşeyler yapmalı diyor. Ve bir çeşit ruh detoksu diyelim tarif ediyor.
Ailemizin gerçekten bizim için anlamı ve bugün geldiğimiz noktada aslında neredeyiz ve en önemlisi aslında yaralarımız nerelerden geliyor.
Genel kanı diyelim buna  : yaralarımızın çoğu çocukluktan geliyor. Ruhumuzda, hani dingin bir suya atılan taş halkalar oluşturur o halkalar büyür büyüdükçe artar ya aynen o etkiyi yapıyor.
Yaralar olduğu gibi sığındığımız dingin limanların da etkisinin büyüklüğünden bahsediyor. O limanlarsa Anneanne ve babaannelerimizin evidir.
Benim babaannemle ilişkim sorunsuz ve tatlıydı ama hep bir mesafeliydi neden bilemem ama kendimi hep anneannemci hissettim. Bu mesafeyi sanırım babaannem koymuştu. Sonuç anneannemin yeri bambaşkaydı.
Bu dingin liman, hani derler ya torunun hali başka işte onu hissettiğimiz bir yuvaydı. Dersler, dertler asla konuşulmazdı. Anneannemin tek derdi bizleri mutlu etmekti. O meşhur böreğini açsın, sabah körü kalkıp o peynirli sever bu kıymalı sever diye 2 koca tepsi su böreği açsın. Sonra hiç üşenmeden bize göre her zaman - ne gerek var dı .... durumuna düşecek olan (börek inanılmaz lezzetli olduğundan gözümüz başka birşey görmez di) daha bir sürü şey hazırlardı. 
Uçsuz bucaksız sevgi vardı onun evinde. Orası cennetti benim için.
Annemlerleyken ilişkim onunla farklı, evliyken ilişkim farklı olmuştu.
Evlenince hani bir anda büyüyor ya insan daha bir birey oluyorsun ya işte öyle bir enteresan hal aldı ilişki. Daha bir oturaklı ciddi sohbetler eder olduk onunla. Bir de benim her dediğimi dinler ve inanırdı. Son zamanlarında adeta doktoruydum. Bazı konuları ben uzun uzun süsleyip anlatırdım o da inanırdı. Tek amacım hastalığını anlayıp ta kormamasını sağlamaktı.
Ben şanslıydım onunla uzun yaşadım sevgisini doya doya içime çektim. Şanslıydım ki çocuklarım da onu tanıyabildi.

Ama sonra araya zaman girdi.Gidip gelmeler yeteri kadar sık olmadı olamadı artık başka bir sürü dert tasa vardı başımızda. Sonra bir anda melek oldu. Cumartesi mutlaka gideceğim derken işte o cumartesi cenazesi kalktı.

İşte sonra yetim kalınır adeta. Kapının önüne konmak gibi birşeydir. Artık o evden içeri zor adım atılır. Ev açıktır ama gitmek acı verir. Ben bu konuda yine şanslıydım ki 1 kere gittim ve o ev satıldı dayım taşındı ve ben de bir daha onun olmadığı o eve gitmek zorunda kalmadım. Artık bu bir sürgündür. Cennetten kovulmak budur işte.Şimdi apartmanın önünden geçerken adetim olan balkonuna bakmak .... işte onu yapamıyorum Halbuki ben arkadaşlarımın eski evlerine bile şöyle bir bakarım.

Sonra birden keşkeler başlar .......... ve sonu gelmez o keşkelerin. En doğrusu keşke demektense "iyi ki " demeyi becermeli. Becerebilmeli. 

İyi ki .........benimdin.
İyi ki .........annemi doğurdun.
İyi ki .........uzun yaşadın.
İyi ki .........hastalık yüzünden çekmedin.
İyi ki .........Allahın sevgili kuluydun.
İyi ki .........istediğin şekilde öldün.
İyi ki .........vasiyetini yerine getirebildik.
İyi ki .........kızgın olduklarına o soruları sormadın.
İyi ki .........bizimdin.
İyi ki .........uzun uzun sohbetler ettik te mutlu olduk.

Bu liste uzar da gider ama giderken de "keşke" ler beni kemirir. Neyse ........ nedense çok özelimi döktüm bir anda. Kim bilir belki bu da benim ruh detoksum. Bana iyi geldi. Yazmak Onu ne çok sevdiğimi yazmak......
Siz de lütfen eğer hayattalarsa yüzlerine, yok değillerse arkalarından onlara ne kadar değerli olduklarını ve onları ne çok sevdiğinizi bıkmadan usanmadan söyleyin. Eminim size de iyi gelecektir. Bu ruh detoksu gayet faydalı o da biline. Yoga yapamadım ama detoks yapyım işte.








Suçlamamak…
Ne onları, ne kendini…