31 Mayıs 2013 Cuma

Romantische Straße Day 4






Füssen'de ki otelimizden güzeeel ve uzuuun bir kahvaltı sonrası ayrıldık. Ben önce inip ödememi yaptım ve resepsyon da bulunan sanırım 8 tane seramik heykelin resmini çektim. Hepsi de çok hoştu. Seramiği ne kadar özlediğimi hatırladım ve kendime söz verdim seneye kışa kesin seramik çalışmalıyım.

 


İşte ........... kısa bir yolculuk sonunda masallara konu olan artı Disneyland'e logo olan Neuschwanstein Castle .
Çok keyifli manzaralardan geçerek vardııık. Ama sakın zannetmeyin ki gitmesi ve gezmesi kolay.
Bir kere sıra beklemek istemiyorsanız ziyaretinizden 1 gün önce rezervasyon yaptırmalısınız. Yok bizim gibi bilip te yaptırmayanlardansanız hortlayın gidin. Kuyruk ciddi. Hem sadece kuyruk değil tek dert kontenjan derdi de var. Saat başı rehber eşliğinde tur yapılıyor ve eğer dolduysa bir sonraki sefer beklemek mecburi öyle kendim geziiim bi bakıp çıkiiiim yok  :((
Biz şanslıydık yanlış hatırlamıyorsam 50 dk sonra falan tur başlıyordu ve bilet alabildik. Asıl macera o değil tabiiiiii

Biz önce arabayı park ettik. Otopark görevlisi tip olarak asla Türke benzemese de 30 senedir orada yaşayan bir Türkmüş meğer. Biz konuşunca Türkçe laf attı. Aaaaa bu kızlar bizdenmiş dedi bizi fethetti. Kızlarrrr..... Siz hemen gidin biletlerinizi alın sonra bana gelin dedi. koşun çok sıra oluyor dedi.
Şimdi sebebi şu : bu Şato tepede biz eteğindeyiz. Biletten sonra araba ile çıkış yasak ya yürüyeceksiniz yada yarı yola kadar at arabası şansınız var. Ama bizim amca dedi ki bana gelin ben size kestirme yolu tarif edeceğim.
Söz dinleriz tabiiiii.........



Bilet kuyruğu çok yoğun değil di erkenci sayılırız. 15- 20 dk sonra bir cafenin arka bahçesi olan otoparka geri döndük arkası orman.
Amca yolu tarif etti :           - Şu patikadan 200mt falan gidin sonra asfalt çıkacak dümdüüüüz takip edin çıkarsınız. Eh 25 - 30 dk da çıkarsınız.
Biz sorduk :                        - Güvenli mi dir?
Adamcağız güldüüüü korkmayın dedi. Bu arada bir detay daha vermeliyim görevli sanırım bir kaza geçirmiş suratı çok kötü kesikler ve izlerle dolu.
Bir de şu detay daha atlanmamalı biz seyahat esnasında bazı çılgınlıklarımızın sonunda hep : - Arkamızdan diyecekler kiiii ne işleri varmış orada evli barklı çoluk çocuklu kadınlar yahu vardır bu işte bir şey............. Kurye miydiler neydiler............... dedik güldük.
Ama vazgeçmedik girdik ormana bu arada rakım veremeyeceğim ama şato da görünüyor bayaaaaa yukarıda.


Orman sık ağaçlı bizden başka kimse yok tırmannnnn tırmannnnn o 250 mt falan demişti yaaa  işte o şimdiden 4 km hissediliyor. Neyse neden sonra asfalt dediği ama yine patika genişliğinde bir yola geldik. Kendi kendimize kerteriz alıp doğru yolda olduğumuza kannaaaat getirdik. Tırmanmaya devam ederken :       - Bu amca meğer seri katilmiş , bizi arkadaşının kulübesine yolluyormuş , o da bizi elinde baltayla bekliyormuş .....deyip güldük. Nefeslerrr kesildiiiii hele benim bir ara kalbim ağzından çıkacak zannettim.








Ama sonunda vardık 15 - 20 dk da tur saatimizi beklemek zorunda kaldık. Yukarıda gördüğünüz küçük köprü şatonun arkasında 30 dk lık yürüme mesafesinde idi. Oraya gidip resim çekiliyor ama biz gitmedik. Deymeyeceğine karar verdik. 30 dk git 30 dk geri gel. Yorgundukkk...... bir de :)


Bu da benim ölmek üzereyken aradan gördüğüm bir an.


İçi gezilmeye değer. Bu zavallı Ludwig.......... 60- 70 odalı olarak hayal etmiş ancak 16 odasını yaptırabilmiş. Kendisi de hayalinin şatosunda sadece 6 ay yaşayabilmiş. Bizim amcanın demesi kendisini atmış ( çoğu kaynak ta intihar diyor) ama rehber kızımız bir gün psikolojik sıkıntısı olduğundan psikologuyla beraber ormana yürüyüşe gitmiş askerleri de geri yollamış sooona ikisinin cesedi bulunmuş. Ve ölüm nedeni muamma....dedi.


Bariz intihar ama tarihlerinde kara bir leke olmasın demişler ve bu masalı uydurmuşlar ben ce. Bir kere zaten kendisi ve kardeşinin psikolojik sorunlu olduğu biliniyor. Şato harika ama içi o kadar kasvetli ki. Sağlıklı insanı koysan 6 ay dolmadan kaçar. Hava şartlarından sanırım camlar küçücük iç dekorasyon da oyma kakma vıcık vıcık olunca gerçekten kasvetli olmuş. Ama rahmetli çok romantikmiş şiirleri mektupları o ooo hooooo Bir de yakışıklıymış , girişte bir bronz bir büstü var gözlerinde gözbebeği yerine minnacık kalp delikler var. Çok sevimli bir detay ama malesef içeri de resim çekmek yasak olduğundan çekemedimm.
Kasvet dedim durdum ama mesela şu yukarı da ki resim LudwiG in yatak odası bu kadar aydınlık resim sizi yanıltmasın aslında çok karanlık bir oda . Yatağını tavanı diyeyim yani karyolanın üstünde öyle bir ahşap işçilik var ki kaçırmayın. Bir katedral işlenmiş. İnanılmaz. Oda büyük tavanlar yüksek ama yatağın içi minicik gözüküyor.
Sonuç olarak görülmeli derim . Şatoya çıkarken de yürünmese de olur at arabasına binin derim. Dönüş yolunda bir cafede kahve içip arabamıza gittik bizim amcayla helalleşip yola döküldük. Salzburg'a girmeden yolda Ettal'de durduk yemek yedik şöööle bir dolaştık. Yağmura tutulup yola koyulduk ve yine - ne şanslıyız arabaya binince yayooooo. dedik. Akşam 7 gibi Salzburg'a vardık. Otelimiz keyifli yeri de çok güzel merkez 3 dk yürüme mesafesi. Bu haftasonu bir şey var oteller hep fulll dedik meğer Sport Fest. varmış. Pazar sabahı şehir trafiğe kapalı ve maraton olacakmış.
Recepsyonist tatlı bir kızdı elimiz de akşam yemeği için bir adres olmasına rağmen ona sorduk. - Bize turistik olmayan iyi bir yerel restaurant tavsiye edermisin dedik. Deli gibi yağan yağmurda şemsiyesiz çıktııkkk yollara ehhh arkası yarın.............

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder