3 Eylül 2013 Salı

Ruhuma detoks yaptım

Yoga yapmak istedikçe uzaklaştım durdum. Uzun zaman oldu bu heves başlayalı. Ama yeteri kadar istememişim ki olmadı olamadı. Hep mazeretlerim var dı hep bir şeyler vardı.
Kitaplar okuyup araştırırken vakit geldi geçti. Ben de dün web de surf halindeyken şu bu teknik derken şimdi iyice uzaklaşmış olduğumu anladım. 

Okuduğum sayfalardan birinde spiritüel olarak ta birşeyler yapmalı diyor. Ve bir çeşit ruh detoksu diyelim tarif ediyor.
Ailemizin gerçekten bizim için anlamı ve bugün geldiğimiz noktada aslında neredeyiz ve en önemlisi aslında yaralarımız nerelerden geliyor.
Genel kanı diyelim buna  : yaralarımızın çoğu çocukluktan geliyor. Ruhumuzda, hani dingin bir suya atılan taş halkalar oluşturur o halkalar büyür büyüdükçe artar ya aynen o etkiyi yapıyor.
Yaralar olduğu gibi sığındığımız dingin limanların da etkisinin büyüklüğünden bahsediyor. O limanlarsa Anneanne ve babaannelerimizin evidir.
Benim babaannemle ilişkim sorunsuz ve tatlıydı ama hep bir mesafeliydi neden bilemem ama kendimi hep anneannemci hissettim. Bu mesafeyi sanırım babaannem koymuştu. Sonuç anneannemin yeri bambaşkaydı.
Bu dingin liman, hani derler ya torunun hali başka işte onu hissettiğimiz bir yuvaydı. Dersler, dertler asla konuşulmazdı. Anneannemin tek derdi bizleri mutlu etmekti. O meşhur böreğini açsın, sabah körü kalkıp o peynirli sever bu kıymalı sever diye 2 koca tepsi su böreği açsın. Sonra hiç üşenmeden bize göre her zaman - ne gerek var dı .... durumuna düşecek olan (börek inanılmaz lezzetli olduğundan gözümüz başka birşey görmez di) daha bir sürü şey hazırlardı. 
Uçsuz bucaksız sevgi vardı onun evinde. Orası cennetti benim için.
Annemlerleyken ilişkim onunla farklı, evliyken ilişkim farklı olmuştu.
Evlenince hani bir anda büyüyor ya insan daha bir birey oluyorsun ya işte öyle bir enteresan hal aldı ilişki. Daha bir oturaklı ciddi sohbetler eder olduk onunla. Bir de benim her dediğimi dinler ve inanırdı. Son zamanlarında adeta doktoruydum. Bazı konuları ben uzun uzun süsleyip anlatırdım o da inanırdı. Tek amacım hastalığını anlayıp ta kormamasını sağlamaktı.
Ben şanslıydım onunla uzun yaşadım sevgisini doya doya içime çektim. Şanslıydım ki çocuklarım da onu tanıyabildi.

Ama sonra araya zaman girdi.Gidip gelmeler yeteri kadar sık olmadı olamadı artık başka bir sürü dert tasa vardı başımızda. Sonra bir anda melek oldu. Cumartesi mutlaka gideceğim derken işte o cumartesi cenazesi kalktı.

İşte sonra yetim kalınır adeta. Kapının önüne konmak gibi birşeydir. Artık o evden içeri zor adım atılır. Ev açıktır ama gitmek acı verir. Ben bu konuda yine şanslıydım ki 1 kere gittim ve o ev satıldı dayım taşındı ve ben de bir daha onun olmadığı o eve gitmek zorunda kalmadım. Artık bu bir sürgündür. Cennetten kovulmak budur işte.Şimdi apartmanın önünden geçerken adetim olan balkonuna bakmak .... işte onu yapamıyorum Halbuki ben arkadaşlarımın eski evlerine bile şöyle bir bakarım.

Sonra birden keşkeler başlar .......... ve sonu gelmez o keşkelerin. En doğrusu keşke demektense "iyi ki " demeyi becermeli. Becerebilmeli. 

İyi ki .........benimdin.
İyi ki .........annemi doğurdun.
İyi ki .........uzun yaşadın.
İyi ki .........hastalık yüzünden çekmedin.
İyi ki .........Allahın sevgili kuluydun.
İyi ki .........istediğin şekilde öldün.
İyi ki .........vasiyetini yerine getirebildik.
İyi ki .........kızgın olduklarına o soruları sormadın.
İyi ki .........bizimdin.
İyi ki .........uzun uzun sohbetler ettik te mutlu olduk.

Bu liste uzar da gider ama giderken de "keşke" ler beni kemirir. Neyse ........ nedense çok özelimi döktüm bir anda. Kim bilir belki bu da benim ruh detoksum. Bana iyi geldi. Yazmak Onu ne çok sevdiğimi yazmak......
Siz de lütfen eğer hayattalarsa yüzlerine, yok değillerse arkalarından onlara ne kadar değerli olduklarını ve onları ne çok sevdiğinizi bıkmadan usanmadan söyleyin. Eminim size de iyi gelecektir. Bu ruh detoksu gayet faydalı o da biline. Yoga yapamadım ama detoks yapyım işte.








Suçlamamak…
Ne onları, ne kendini…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder