27 Aralık 2010 Pazartesi

Nereden nereye .......


Yılbaşı ne keyifli bir dönem. Heryer cıvılcıvıl , rengarenk. İnsanlar birbirini ezerek alışveriş derdinde. İşin komiği keyifli bir iş yapıyorlar yani sevdiklerine hediye alma derdindeler. Ne şanslılar ki sağlıkları yerinde , hediye alabilecekleri sevdikleri var etraflarında ve belki de en önemlisi paraları var alışveriş yapacak. Ama yook bizim millet bunu da sorun haline getirir. Bugün istemeden ama mecburiyetten büyük bir mağazadaydım. Herkesin suratı asık ,öf ,pöf .Kasa kuyruğunda gereksiz çekişmeler , söz duelloları . Ne güzel , ne güzel yeni yıl , yeni yıl lay lay layyyyyyyy Gerçekten üzüldüm onların adına ne yazık , hayatı kendilerine zehir ediyorlar haberleri yok. Bize ne canım onlardan biz öyle değiliz , olmayalım da.
Bizler güzellikleri görebilen, küçük şeylerden mutlu olabilen azınlık olalım. İşte size bir güzellik.
Uzun zamandır kitap tavsiye etmediğimi fark edince seneyi güzel bir kitapla kapatmanızı tavsiye edeceğim. Bence dünyanın en şeker insanlarından biri MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ. Hayranıyım , fanıyım artık ne denirse onu çok seviyorum. Hayrettin Karaca ile sohbetlerini hiç kaçırmadan izlerdim. Neşe kaynağı. Onun neşesi ve sağlığı hiç bozulmasın inşallah. İşte bu müthiş sevimli kadın İş Bankası Yayınlarından çıkan Serhat Öztürk'ün kaleme aldığı " ÇİVİ ÇİVİYİ SÖKER"  İş Bankasının klasik söyleşi serisi  kitaplarından. Mutlaka okuyun çok tatlı akıcı ,insan kendini onlarla oturmuş sohbet ediyor gibi hayal ediyor okurken. Keşke gerçek olsa, bu tatlı hanımla oturabilse insan. O güzel gözleriyle bize de gülse.
Yılbaşı ile başlayıp yukarıda bir çam ağacı resmi paylaşıp buralara nasıl geldik. Şaşırdım sanmayın şimdi ikisini birbirine bağlıyacağım. Aşağıda size Muazzez hanımın bir yazısını sunuyorum. Okuyun şaşırın NEREDEN NEREYE.............



Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır.
Türklerin, tekTanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre,yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor.
Buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.

Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.
İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.
Bayramın adı NARDUGAN (nar=güneş, tugan, dugan=doğan) Doğan güneş.
Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar.
Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler
diliyorlar Tanrıdan.
Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar.
Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.
Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş.
Bu yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.
İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok.
"Doğum, güneşin yeniden doğuşu"

Sümerolog

Muazzez İlmiye ÇIĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder